Türkiye’de özellikle 30 yıllık çatışmalı dönem boyunca Kürt illerinde kadın en çok mağdur edilen kesim olurken, koruculuk, gözaltı uygulamaları ve askeri rejimin hüküm sürmesi nedeniyle her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor ya da şiddete maruz kalıyor. Töre ve namus cinayetleri adı altında da bir o kadar kadın katledilirken, Türkiye genelinde taciz ve tecavüz vakalarının zirve yapması da durumun vahametini ortaya koyuyor.
Özellikle 2002 yılında AKP’nin iktidarı ele geçirmesiyle birlikte bugüne kadar kadına yönelik şiddetin artışı ve yıllara göre öldürülen kadın sayısı da oldukça dikkat çekici. Zira AKP’nin iktidara geldiği günden beri kadına yönelik şiddet yüzde bin 400 oranında artış gösterdi. Yine 2002’de öldürülen kadın sayısı 66 olurken, 2009 yılının ilk 7 ayında tam 953 kadın eşleri yakınları veya bir başka erkek tarafından katledildi.
DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e, “2002’den bu yana aile içi şiddetle ilgili kaç dava görülmüştür? Yargılamalar sonucunda kaç kişiye hangi cezalar verilmiştir? 2002’den bu yana yıllar itibarıyla cinayete kurban giden kadın sayısı kaçtır?” şeklinde sorular yöneltti.
Adalet Bakanı Ergin, soru önergesine verdiği cevap metninde konunun geldiği boyutu ortaya koydu. 2002’den Temmuz 2009’a kadar kadınlara yönelik şiddet, töre ve namus cinayetleri dahil olmak üzere 2002’de 66 kadın cinayetinin işlendiğini ve sadece 2009’un ilk 7 ayında kadın cinayeti sayısının ise 953 olduğunu belirtti. Böylece rakamlar, son 7 yılda kadın cinayeti oranının yüzde 1400 arttığını ortaya koydu.
Ergin, yıllar itibarıyla kadın cinayetleri sayılarını şöyle açıkladı: 2003’te 83, 2005’te 164, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011 ve 2008’de 806. Ergin’in cevabında, kadınlara yönelik şiddet ve cinayetlere ilişkin yargılama istatistikleri ise şu şekilde: 2002’den Temmuz 2009’a kadar; kadına yönelik şiddet ve cinayetler nedeniyle toplam 12 bin 678 dava açıldı. Bu davalarda 15 bin 564 kişi yargılanırken, bunlardan 5 bin 736’sı mahkum oldu. Bu davalarda bin 859 kişi için beraat, 794 kişi için de denetimli serbestlik kararı verildi.
Açılan davalardaki dosyalardan 11 bin 216 dosya karara bağlanırken, 6 bin 74 dosyanın yargılamasına devam ediliyor. Karara bağlanan dosyalardan 5 bin 483’ünün Yargıtay aşaması da tamamlanırken, mahkemelerin karara bağladığı 4 bin 592 dosya Yargıtay’da onay bekliyor.
CİNSEL ŞİDDET EN ÇOK GÖZALTI UYGULANIYOR
Rakamlara göre, Türkiye’de kadınların yüzde 79'u fiziksel şiddete, yüzde 52 si sözel şiddete,yüzde 29 duygusal şiddete, yüzde 18'i ekonomik şiddete maruz kalıyor. Bugün, en yaygın şiddet biçimi olarak aile içi şiddet yaşanıyor. Evli kadınların yüzde 75’i eşlerinden en az bir kez dayak yiyor, yüzde 35’i hakarete, yüzde 4’ü ise cinsel baskıya maruz kalıyor. “Namus cinayeti” adı altında onlarca kadın işkenceye uğruyor, katlediliyor. Cinayet sonucu ölen kadınların yüzde 40-70 eşi tarafından öldürülüyor. Her 4 kız çocuktan biri cinsel şiddete uğruyor. Daha çok 7-9 yaş arası çocuklar cinsel şiddete uğruyor. 5-10 yaş arası çocukların yüzde 55'i ensest mağduru. Cinsel saldırganların yüzde 75'i tanıdık biridir. Ensest olaylarında faillerin yüzde 50'si öz baba ve sırasıyla amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılardır. Acil yardım hattını arayan kadınlardan yüzde 57'si fiziksel şiddete, yüzde 46,9'u cinsel şiddete, yüzde 14,6'sı enseste ve yüzde 8,6'sı tecavüze maruz kalmıştır.
Kadına yönelik cinsel şiddetin en önemli ayağını ise, devletin uyguladığı şiddet oluşturuyor. Gözaltında cinsel taciz ve tecavüze karşı hukuki yardım projesi tarafından hazırlanan rapora göre, 1997-2006 yılları arasında 236 başvuru yapılmış. Bunların 166’sını cinsel taciz, 70’ini ise tecavüz oluşturuyor.
Ankara'daki gecekondularda yaşayan kadınlar arasında yapılan bir araştırma, kadınların yüzde 97'sinin kocalarının saldırısına uğradığını ortaya koyuyor.
Orta ve yüksek gelir gruplarında yer alan ailelerle yapılan bir araştırmada, soruların başlangıcında kadınların yüzde 23'ü eşlerinin kendilerine karşı şiddet kullandığını belirtiyor, fakat belirli şiddet tipleriyle ilgili sorular sorulduğunda bu oran yüzde 71'e yükselmiştir.
Başka bir araştırma, kadınların yüzde 58'inin yalnızca eşlerinden, nişanlılarından, erkek arkadaşlarından ve erkek kardeşlerinden değil, kadın akrabalar da dahil olmak üzere eşlerinin ailesinden de aile içi şiddete maruz kaldığını tahmin etmektedir.
Bir grup orta ve üst sınıf kadının yüzde 63,5’nin cinsel tacizin bir türüne maruz kaldığı bulgusuna ulaşılıyor. Bir başka araştırmaya göre, şiddet sonucu ölen 40 kadından 34'ü evde ölmüş, 20'si asılmış ya da zehirlenmiş, 20'sinde öldürüldüklerine dair kesin belirtiler görülmüş ve 10'u da ölmeden önce aile içi şiddete maruz kalmıştır.
Türkiye'nin kuzeybatısında yer alan Bursa’da halk sağlığı merkezlerinde yapılan bir araştırma, kadınların yüzde 59'unun şiddet kurbanı olduğunu ortaya koydu.
Ankara'da yapılan başka bir kadın araştırmasına göre, kadınların yüzde 64'ü eşlerinden, yüzde 12'si ayrıldıkları eşlerinden, yüzde 8'i birlikte yaşadığı erkeklerden ve yüzde 2'si de eşlerinin ailesinden şiddet görmektedir. Yüzde 60'ı, eşlerinin kendilerine tecavüz ettiğini söylemiştir.
UNİCEF: KADINLARIN YARISI ŞİDDET MAĞDURU
UNİCEF’in çocuk haklarının kabulünün 20’nci yılı dolayısıyla yayımladığı raporda Türkiye’de kadınların yarısının eşlerinin şiddetine maruz kaldığı belirtilmişti. Rapora göre çocuk yaşta evliliklerde ise Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa ülkeleri arasında ikinci sırada yer alıyor. UNİCEF, hazırladığı raporda Türkiye’de kadınların maruz kaldığı şiddete dikkat çekerek, kadınların yarısının çeşitli bahanelerle (örneğin yemek yakma, izinsiz dışarı çıkma, cinsel ilişki istemini reddetme) şiddet gördüğü belirtildi. 15-49 yaş arası kadınların, eşlerinin kendilerini belirli bir sebeple en az bir kez “haklı” nedenle dövdüğünü kabul eden kadınların oranı yüzde 49 olarak açıklandı.
TÜRKİYE AİHM’DE MAHKUM OLAN İLK ÜLKE
Türkiye’nin kadına yönelik şiddet konusundaki kırık notlarla dolu karnesi bununla da sınırlı değil. Erkek şiddetinden kadını koruyamadığından AİHM’de mahkum olan ilk ülke de Türkiye. AİHM, Türkiye’nin şiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde, eşinden koruyamayarak ayrımcılık yaptığına hükmederek, davacı olan Nahide Opuz’a 36 bin 500 Euro ödemesine karar vermişti.
İMZA VAR UYGULAMA YOK
Avrupa ve Akdeniz ülkelerinden kadın ve hak örgütleri İstanbul’da buluşarak, Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) Türkiye’de de etkin uygulanması için, 2006’da hükümetlere sundukları eylem planın ne ölçüde hayata geçtiğini tartıştı. Kadınlar, hükümetin eylem planının uygulanması konusunda verdiği sözleri tutmadığını ve talepleri yerine getirmediğini kaydetti. Toplantıda konuşan insan hakları savunucusu Reyhan Yalçındağ, Türkiye’nin kadın haklarının hükümetin gündeminde ön sıralara çıkmadığını dile getirdi. Yalçındağ, kadının statüsünün ilerlemesinde 2006’dan bu yana Türkiye’nin bir arpa boyu kadar yol almadığını, kadına yönelik şiddetle mücadelede bazı düzenlemelerin yapıldığını ancak eril zihniyetin bu düzenlemelerin yaşama geçirilmesinde engel teşkil ettiğini kaydetti.
Türkiye’de söz konusu alanla ilgili anayasal düzenlemeler ve toplumsal normların kadına yönelik şiddeti adeta teşvik ediyor olması her geçen gün bir kadının daha ölümüne neden oluyor. Türkiye’de sadece ekim ayında 18 kadın eşleri ya da yakınları tarafından katledildi.
Türkiye’nin kamuoyuna mal olmuş ve toplumsal tepki toplayarak, ürpertici oluşuyla unutulmayan kadın ölümleri ise şu şekilde:
* Birgül Işık (Elazığ - 2005): TV programında şiddet gördüğünü söyleyince oğlu tarafından öldürüldü.
* Çiğdem İnce (İzmir - 2003): Evlilik dışı hamile kaldığı için ağabeyince öldürüldü.
* Evrim Sarıçiçekler (İstanbul - 2005): Ailesinin karşı çıktığı kişiyle evlendiği için ailesinin görevlendirdiği bir kişi tarafından öldürüldü.
* Güldünya Tören (İstanbul - 2004): Evlilik dışı ilişkisinden anne olan Tören silahla yaralandı, 25 Şubat 2004’te hastanede öldürüldü.
* Kadriye Demirel (Diyarbakır - 2003): Tecavüze uğrayıp hamile kaldıktan sonra ağabeyi tarafından öldürüldü.
* Pınar Kaçmaz (Diyarbakır - 2002): Evden kaçıp mankenlik ajansına başvurduğu için babası ve ağabeyi tarafından öldürüldü.
* Şemse Allak (Mardin - 2002): Evlilik dışı ilişkiye girdiği gerekçesiyle taşlanarak öldürüldü.
* Zehra Karagöz (Şanlıurfa - 2003): Başka erkeklerle beraber olduğu söylentileri üzerine kocası tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.
KADINLARIN BAŞVURABİLECEĞİ KURUM VE KURULUŞLAR
Türkiye’de kadınlar her türlü şiddete uğradıklarında başvurabileceği bir takım kurum ve kuruluşlar da var. Ancak bunlardan bazıları başvuru yapan kadınların ne derece korunabileceğini ortaya koyuyor. İl Sosyal Hizmet Müdürlükleri Alo 183 Hattı, Sağlık Kuruluşları, Polis Merkezleri, Jandarma Karakolları, Cumhuriyet Savcılığı, Belediyelerin Kadın Dayanışma Merkezleri, Baroların Kadın Dayanışma Merkezleri ve Adli Yardım Kurulları, Kadın Sivil Toplum Kuruluşları, kadınların başvurması durumunda kendilerine yardımcı olması gereken kurumlar. Ancak jandarma, polis merkezleri kadınlar için adeta kabus haline gelirken, birçok kadın başvurucusu da başvurduğu savcılar tarafından ya azarlanıyor ya da, nasihata tabi tutuluyor.
ANF / 24.11.