22 Eylül 2009 Salı

37 yıldır halkının unutmadığı 'evlatları'

Bayram kabristan ziyaretleriyle arife gününden başlar.

Sevdiklerimizin kabirlerine gitmek üzere yola düşeriz.

Ama bu bayram sevdiğinize yapacağınız ilk bayram ziyareti ise zorlanırsınız.

Geçmişin yüzlerce bayram hatırası üstünüze üşüşürken kendinizi kabrin yanında öylece dururken bulursunuz.

Sonra ayaklarınızın bilgisi sizi ilerideki köşeye doğru götürmeye başlar.

Oradan Karşıyaka Mezarlığı'nın iki yanı ağaçlı serin yollarını takip ederek, biraz önce yanından ayrıldığınız annenizin sizi küçükken 'çeke çeke' götürdüğü eski bir ziyaret mevkiine yönelirsiniz.

Burası sarı doğal taşlarla döşenmiş çok sade birbirlerinden ayrı yerleştirilmiş üç kabirdir.

Üstleri yemyeşil taze, ıslak ve kıpkırmızı karanfillerle örtülmüştür.
Kabirlerin üzerlerindeki isimleri ve doğum tarihlerini yeniden bir daha okursunuz.

Ölüm tarihleri yazmayan bu üç kabirde sırayla Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan yatar.

Onların Karşıyaka Mezarlığı'nda her daim çiçeklerle kaplı mekanlarında 37 yıl geride kalmıştır.

Ama taptaze yemyeşil bir canlılık fışkırır kabirlerden.

Eğilip Deniz Gezmiş'in kabrinin üzerinde devamlı bırakılan yarısı içilmiş sigarayı arar gözleriniz ve bulursunuz.

Biraz ötenizde duran zayıf ve orta yaşlı adam anlamış olacak ki 'O 'Birinci' içerdi, o zamanlar böyleleri yoktu' der.

Kesik kesik konuşmaya başlar, Ulucanlardan bahseder, geride kalmanın manasızlığından dem vurur.

Size değil sanki kendine anlatır gibi devam eder.

Soru soramazsınız bütün sorularınız hem eksiktir hem de fazla gelir böyle anlarda.

Onların ölüme götürüldüğü gece bir yüzbaşının 'biz bunun hesabını nasıl vereceğiz' diye ağladığını ve sonra da ordudan atıldığını...

Deniz Gezmiş'in onu 'Beypazarlım' diye çağırdığını...

Olmayan üst dişlerinin ve elindeki derin kesinin hikayesini de...

İleriden grup grup insanlar yaklaşır, siz geri geri çekilip onlara yer açarsınız.

Yemenili teyzeler, amcalar, başörtülü gelinler ve kocaları ellerindeki poşetlerde su şişeleri kabirlere yaklaşıp ellerini açarak dualarını edip ilerlerler.

Arkalarından gençler, küçük çocuklu aileler, genç kızlar hepsinin dudakları dualarla doludur.

Karşı kaldırımdan gelenleri izlerken çoğunun yaşının küçüklüğü ve gençliği sizi de heyecanlandırır.

Onların kabirlerinin önü kalabalıklaştıkça sizin de içiniz
kalabalıklaşır.

Ankara'nın gri bulutlarından süzülen ışıkla Karşıyaka Mezarlığı'nın bayram ziyareti sürer.

37 yıldır insanlarının bağrında uyuyan ve sarılan bu üç gençle
vedalaşıp dönüş yoluna koyulursunuz.

İnsanımızın bilgeliği vefası, size de çok iyi gelmiştir.

Bu ülkeyi ve insanını neden çok sevdiğinizi bir kez daha anlarsınız.

'Gerçek evlatlarını' dualarıyla kucaklayan halkın sıcaklığı size de geçmiştir.

Zihninizde 'üç esmer gencin yüzü' size kendilerinin bu dünyayı terk etmediğini söylemektedir.
Nihal Kemaloğlu