26 Eylül 2009 Cumartesi

“Polis teşkilatı” kirli ilişkilerin merkezi!


Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan "en büyük uyuşturucu operasyonu" olarak adlandırılan operasyon kapsamında tutuklandı. “Emniyet Teşkilatı”nın "ikinci adamı" olan Arslan'ın tutuklanmasının nedeni uyuşturucu trafiğinin hamiliğini üstlenmesi. Bu, polis teşkilatının kirli ilişkilerini bir kez daha ortaya serdi.

Geçtiğimiz haftalarda basına "son yılların en büyük uyuşturucu operasyonu" olduğu duyurulan operasyon kapsamında 2 milyar TL değerinde uyuşturucu hammaddesi ele geçirildi. Ele geçirilen 3 ton amfetamin ile 30 ton kimyasal madde Habip Kanat adlı kişiye ait depolarda bulundu. Yüksek kimya mühendisi Doç Dr. Hüseyin Rıza Işık'ın ve Habip Kanat'ın da aralarında bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. Bu operasyonun sürprizi ise uyuşturucu teşkilatı ile polis teşkilatı arasında sıkı ilişkinin gün ışığına çıkması oldu. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan ve iki emniyet müdürünün Kanat'ı himaye ettiği, “Merak etme. Sen bizim korumamızdasın. Sana bir şey olmaz” dediği öğrenildi. Hakkında tutuklama kararı çıkan Arslan ve diğer iki emniyet müdürü Beşiktaş Adliyesi'ne giderek teslim oldu.

Emniyet merkezli kirli ilişkiler ağı

Devletin tüm çabalarına, rağmen polis örgütünün her yanından pislik akıyor. Çünkü, burjuvazinin mülkünü koruyan ve emekçileri baskı altında tutmak için sopalık yapan bu kurum, pisliğin göbeğinde bulunuyor. Polis kodamanlarının karıştıkları kirli ilişkiler düzenin bu çürümüş bekçi köpeklerinin ne mal olduğunu gösteriyor.

Polis teşkilatı ile uyuşturucu trafiği arasında yıllardır var olan sıkı ilişki bugüne kadar da sır değildi. Polisin bilgisi dışında tek bir mahallede dahi satış yapılamadığı, büyük sevkıyatlardan sokak satıcılarına kadar büyük bir kirli para mekanizmasının işlediği biliniyor. Belli aralıklar ile basına yansıyan "büyük operasyon"lar ise polis teşkilatı içerisindeki klikler arasındaki çatışmaların ya da rant paylaşımı konusunda yaşanan anlaşmazlıkların sonuçları oluyor.

Emin Arslan da bu konuda manidar bir isim. Zira Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’ndan (KOM) sorumlu Arslan, uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili birimlerin başında bulunuyor. Bugüne kadar gerçekleştirilen pek çok göz boyama operasyonunun altında Arsan'ın imzası bulunuyor. Üstelik Arslan, İspanyol polisi ile birlikte düzenlenen ve Urfi Çetinkaya’nın yakalandığı Matador operasyonu sonrasında İspanya’da Polis Liyakat Nişanı almış bir isim. Teşkilatın Emin Arslan'ı "harcaması"nın arkasında hangi sebepler olduğu bilinmiyor. Arslan ise kendini "komploya kurban gittim" sözleriyle savunmaya çalışıyor.

Operasyon kapsamında tutuklanan Yüksek Kimya Mühendisi Doç Dr. Hüseyin Rıza Işık ise yine polis-uyuşturucu ilişkisini göstermesi açısından önemli bir isim. Bugüne kadar Amfetamin maddesi Türkiye'de üretilemiyordu ancak Işık'ın amfetamin üretimini başardığı ortaya çıktı. Bilimi uyuşturucu üretimi için seferber eden Işık'ın tek hizmeti bu değil elbette. Üretimde böylesi kritik bir yerde duran sözde bilim adamı, aynı zamanda Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube'de bilirkişi olarak başvurulan önemli isimlerden biri. Öyle ki Narkotik'te çalışan polisler bile kendisine "hocam" diye hitap ediyor.

Operasyonda tutuklanan ve trafiği yönlendirdiği söylenen Habip Kanat ise kapitalizmin çürümüş-mafyalaşmış isimlerinden sadece biri. Polis ile uyum içinde, uyuşturucu trafiğinde yıllardır önemli bir yer tuttuğu görülen Kanat, belli ki bazı taşların yerinden oynaması nedeniyle kurban edildi. Belki amfetaminin Türkiye'de üretilmesini sağladığı için bazı çevreleri rahatsız etti belki de daha büyük rakipleriyle anlaşamadı. Sonuçta bu düzende daha pek çok Habip Kanat, Hüseyin Rıza Işık ve Emin Arslan var, boşalan boşlukları doldurmak için sırada bekliyorlar hatta belki doldurdular bile.

Sonuç olarak Emin Arslan vakası, polis kurumunun “baştan” koktuğunu ve pisliğin göbeğinde olduğunu bir kez daha doğrulamıştır. Çürümüş ve kokuşmuş kapitalist düzende ise, temel misyonu bu düzenin bekçiliğini yapmak olan bu kurumdaki çürüme olağandır.

Bu noktada acil olarak gerekli olan, bu çürümüş yapıyı tarihin çöp sepetine süpürecek devrimci bir sınıf eylemidir.