16 Eylül 2009 Çarşamba
Bursaspor "Marksist" bir futbolcuyu transfer etti
Bursaspor'un bu sezonki belki de en önemli transferi, İsviçre'nin FC Basel takımından gelen İvan Ergiç. Futbolcunun önemli özellikleri arasında, paranın egemenliğine karşı çıkması ve Karl Marx'tan etkilendiğini açıkça söylemesi de bulunuyor. Ergiç, profesyonel menajerlerle çalışmıyor...
1981 yılında Hırvatistan’da doğan Sırp kökenli Ergiç, Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde ailesiyle birlikte Avusturya’ya göç etmiş. Hem Sırbistan hem de Avusturya yurttaşı olan İvan Ergiç, 2000 yılında İtalyan Juventus takımı tarafından keşfedilmiş ve 2000-2001 futbol sezonunda Juventus tarafından İsviçre'nin FC Basel takımına kiralanmış. FC Basel’de takım kaptanlığına yükselen Ergiç, bir dönem yaşadığı depresyon nedeniyle sahalardan uzak kalmasına karşın, sonrasında takımına geri dönmüş ve bir yıl sonra yeniden kaptanlık görevine getirilmiş.
İvan Ergiç, 2002-2003 futbol sezonunda, İsviçre'nin FC Basel takımının kaptanı olarak Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde top koşturduktan sonra, kendisini FC Basel’e kiralamış olan İtalyan Juventus takımı tarafından geri istenmiş. Ancak aynı dönemde bir sakatlık geçirmiş ve ameliyat olmak zorunda kalmış. Ameliyat sonrasında depresyona giren futbolcu, 2004 yazında, dört ay boyunca bir psikiyatri kliniğinde yatılı olarak tedavi görmüş. Daha sonra takımına dönen Ergiç, 2006 yılında yeniden kaptan yapılmış.
Ergiç, 2007 yılındaki bir röportajda, Juventus ile ilgili olarak şunları söylemiş: “Büyük takımlardaki pek çok futbolcuyu tanıyorum. Benim de Juventus deneyimim olmuştu. İşlerin nasıl dönebildiğini görmüştüm. (...) Juventus, yolsuzluk nedeniyle ikinci lige düşürüldü. Bu beni şaşırtmadı. Bunu öngörmek mümkündü. Futbolun kirli tarafının, o dönemde hastalanmama yol açan nedenlerden biri olabileceğini düşünüyorum. Şu anda hapishanede olan kişilerle doğrudan bağlantılarım vardı. Futbol, acımasız bir sektör. Bense saftım. Olup bitenleri biliyordum, ama bunu hiçbir zaman benimsemedim. (...) Benim açımdan, hilesiz bir şekilde mücadele etmek, başarıdan önemli. Bu, hiçbir zaman terk etmemek istediğim kişisel devrimci düşüncem.” (http://www.woz.ch/artikel/2007/nr18/sport/14903.html)
İvan Ergiç, aynı röportajda, teknik direktörlerin kavgacılığı teşvik etmesini şöyle değerlendirmiş: “Bu, neredeyse tüm teknik direktörlerin bildiği bir hile ve bu hileye düşmemeyi pek az futbolcu başarabiliyor. Teknik direktörler bilinçli bir şekilde baskı uyguluyor, antrenmanlar sırasında kavgacılığı teşvik ediyorlar ve futbolcular, sahaya patlamaya hazır bombalar gibi çıkıyor. Pek çok olay bilinçsiz şekilde çıkarılıyor. Bu da futbola zarar veriyor.” Örnek aldığı futbolcular arasında 1980’li yıllarda İngiltere’nin ulusal takımında oynayan ve hiç ceza almayan Gary Lineker’in de bulunduğu söyleyen Ergiç, kasti faulleri yanlış bulduğunu vurgularken, bunları paranın futboldaki ağırlığına bağlamış.
Röportajı yapan gazetecinin “neredeyse bir kapitalizm eleştirisi yapıyorsunuz” demesi üzerine, şu diyalog geçmiş: “
- Bu bir kapitalizm eleştirisi. Buraya eklemem gereken şey, en büyük ilham kaynaklarımdan birinin Karl Marx olması.
- Karl Marx?
- Bu, bir tesadüf değil. Babam eskiden Sosyalist Parti üyesiydi. Ortodoks bir Marksistti. Her şeyi sisteme bağlamak yerine bana insan olmayı öğretti. Dolayısıyla, Karl Marx’ı babamdan öğrendim. Ve Marx, daha 150 yıl önce, kapitalizmin çelişkilerini görmüş ve paranın dünyaya zarar verdiğini anlamıştı. Para, futbola da zarar veriyor. Ben de konformist bir futbolcu olmak istemiyorum.”
Ergiç’in, ortodoks Marksistleri (ve bu haberin yazarını) çok fazla heyecanlandırmayacak ilham kaynakları da bulunuyormuş: Frankfurt Okulu, Adorno, Horkheimer ve Sartre...
Bursaspor’un yeni oyuncusu, şu değerlendirmeyi de yapmış: “Onların ilham verici, Marksist çalışmaları, iradi davranmamı, ilkeleri başarıdan daha fazla önemsemek konusunda kararlı olmamı sağladı. Marx, kapitalizmin çok fazla çelişki barındırdığını, insanın özünün yok olduğunu, mutlak bir yabancılaşmanın yaşandığını yazmıştı. Ve bu konuda haklı.”
İvan Ergiç’in beğendiği futbolcular arasında, Messi, Ronaldinho ve Zidane da varmış. Futbolcuyla ilgili bir haber yazısında, şunları söylediği belirtiliyor: “Doğum günü, sevgililer günü, yılbaşı kutlamaları gibi geleneklerden nefret ediyorum.” (http://www.tagesanzeiger.ch/sport/fussball/Ivan-Ergic-der-FussballPhilosoph/story/24395956)
Avrupa’daki profesyonel futbolculuğu sırasında büyük kulüplere, oyuncu danışmanlarına ve menajerlere olan güvenini yitiren Ergiç, bunları, “Sadece zenginleşmek isteyen asalaklar” diye anıyormuş. Menajerlerle çalışmayı bırakan futbolcu, kendi başına daha kötü sözleşmelere imza atsa bile, sözleşme görüşmelerinin temiz bir şekilde yürütüldüğünden emin olmayı tercih ediyormuş.
Ulusal takımlarda aşırıya varan bir şovenizmin yaşandığını düşünen İvan Ergiç, Sırbistan için oynamaktan da vazgeçmiş. Ergiç, FC Basel takımının kaptanlığını da, teknik direktörle yaşadığı sorunlar nedeniyle, kendi isteğiyle bırakmış. Futboldaki ticarileşmeyi “Bir tür çağdaş Makyavelizm” olarak değerlendiren İvan Ergiç’in, Bursaspor taraftarlarını zaman zaman kızdırabilecek bir başka özelliği, kendi lehine çalınan haksız faul düdükleri konusunda hakemi uyarması! Üstelik, bunu kritik maçlarda da yapıyormuş..
Radikal / 1