30 Eylül 2009 Çarşamba
Sahalarımızda gözyumulan bir hareket: Irkçılık...
Araştırmaların ortaya koyduğu Türkiye’deki hoşgörüsüzlüğün ve farklı olana tahammülsüzlüğün son ve çarpıcı örneği Bursaspor- Diyarbakırspor maçında görüldü ve ırkçılık tartışmaları alevlendi. FIFA ve UEFA’nın ‘hassas’ olduğu bu konuda Türk futbolunun sicili parlak gözükmüyor, çünkü kimi pankartlar ve tezahüratlar, geçmişte ‘ırkçılık’ olarak addedilmedi.
Aslında Güneydoğu’nun bu Süper Lig’deki en önemli temsilcisi konumundaki Diyarbakırspor, geçmişte de benzer şekilde ‘ırkçı tezahüratlara’ ve pankartlara muhatap oluyordu ama seslerini Bursspor maçı sonrasında olduğu kadar ‘gür’ ve ‘kararlı’ çıkarmamışlardı. Yeşil-Kırmızılılar, deplasmanda oynadıkları neredeyse her maçta ‘PKK dışarı’ tezarühatıyla karşılaştılar. Son Bursaspor maçında ise karşılarında ‘daha da organize’ edilmiş bir grupla karşılaştılar. Sonrasında yaşanılanlar malum, iş federasyona kadar taşındı ve Başkan Mahmut Özgener, önceki gün olayın muhatapları olarak Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı ve Diyarbakırspor Başkanı Çetin Sümer’i yanına alarak bir basın toplantısı düzenledi. Toplantı sonrası iki kulüp başkanı ‘iyi niyet’ ve ‘dostluk’ mesajları verdi, başkan Özgener de futbolun ideal durumlarından bahsetti, “Diyarbakırspor’u bir terör örgütüyle birlikte anmak kabul edilemez, bu konuda gerekli önlemleri almaya kararlıyız” dedi.
Diyarbakırspor Basın Sözcüsü Suat Önen, bu toplantının ardından yaptığı açıklamada “Bu sadece iki başkanın el sıkışması ve iyi niyet açıklamaları ile geçiştirilecek bir olay değildir” diyordu.
Diyarbakır köklü çözüm istiyor
Sözcü Önen, kulüp binasında düzenlediği basın toplantısında, Bursaspor-Diyarbakırspor maçında Bursaspor taraftarının çıkardığı ve yönetiminin sesiz kaldığı çirkin ve kabul edilemez davranışlar örtbas edilmek istenirken duyarlı medyanın katkılarıyla konunun gündeme oturduğunu söyledi. Önen, şöyle konuştu: “Futbol sahalarına yakışmayan bu davranışlara karşı önlem alınmaması ve futbol sahalarında insanların kanının akması ve burnunun kanaması, takımımı ligden çekme tepkimizi ortaya çıkardı. Köklü çözümle ilgili tedbir ve caydırıcı cezaların gerekli olduğuna inanıyoruz. Yeşil sahalar siyaset yapılacak yerler değildir. Spor ve futbol dostluğu, kardeşliği ve diyaloğu sağlayan bir araçtır.”
Sorun, ırkçılık olarak görmemek
Öte yandan FIFA ve UEFA, ırkçılık konusunda son derece hassas. İki organizasyon da en küçük bir ırkçı tezahürat veya pankartta, kulüplere çok ağır yaptırımlarda bulunuyor. Türk futbolunun sorunu ise, yapılan tezahüratların ya da açılan pankartların ırkçılık kapsamında ele alınmaması. Örneğin geçen sezon Galatasaray’la Sivasspor arasında oynanan kupa maçında İsrailli oyuncu Pini Balili’ye ilişkin yapılan tezahürat, ırkçılık kapsamında değerlendirilmedi.
Türk futbolunda ırkçılık örnekleri
* Dönemin Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz, futbolcusu Campbell için ‘Yamyam’ sözcüğünü kullanmış, daha sonra “Ben onu espri mahiyetinde söyledim, niyetim ırkıçılık yapmak değildi” diyerek konuyu geçiştirmişti,
* Geçen sezon teknik direktör Samet Aybaba, Gençlerbirliği’nde Mısırlı oyuncusu El Saka’yla problemini basına aktarırken “Beni bir Arap’a tercih ettiler!” demişti
* Geçen sezon Galatasaray-Sivas maçında Sivas’ın İsrailli oyuncusu Pini Balili aleyhine ‘Kahrolsun İsrail, o... ç. Balili’ tezahüratı yapılmış, federasyon bu tezahüratı ırkçılık kapsamında görmemişti.
* Trabzonspor’un kimi maçlarında Bordo-Mavili tribünler Hrant Dink’in katili Ogün Samast’a sahip çıktığı gibi kimi taraftarlar, katilin cinayet günü kafasındaki ‘beyaz bere’yi bir sembol haline getirip maçlarda giymişti.
* 4 Şubat 2007’de oynanan Afyonkarahisarspor-Bozüyükspor maçında ev sahibi takım taraftarları maçta “Hepimiz Ogün’üz, hepimiz Türk’üz” tezahüratı yapmıştı.
‘Bu muamele bize hep yapılıyor’
Takımın, yörede doğmuş dört oyuncusundan biri olan Barış Ataş, konuya ilişkin şunları söyledi: “Bu takımda 10 yıldır forma giyiyorum. PAF takımında da oynadım, 2. Lig’deyken de mücadele ettim. Bize her deplasman maçında benzer tepkileri gösteriyorlar. Tabii ki rahatsız oluyoruz. Biz de bu ülkenin vatandaşıyız. Bütün bunları hak etmiyoruz. Artık Bursaspor maçında yaşananlar son olsun.
O anı anlattı
Bursa-Diyarbakır maçında yaşanan olaylar sırasında oğlu ve yeğenini kucağına alarak tribünden çıkmaya çalışırken fotoğraflanan Diyarbakırspor taraftarı Edip Muratakan ise yaşadıklarını şöyle anlattı: “1992’de Diyarbakır’dan Bursa’ya geldik. Ailece Diyarbakır’ı tutarız. Maçta ‘PKK dışarı’ diye bağırmaya başladılar. ‘Biz PKK değiliz’ diye cevap verilince olaylar başladı. Üzerimize adeta taş ve koltuklar yağıyordu. Maç süresince sürekli gözüm havada yanımda bulunan oğlum ve yeğenimin üzerine bir şey geliyor mu diye baktım, korktum. İstiklal Marşı, hepimizin marşı. Ancak maçı izlerken atılan sloganlar nedeniyle ben kendimi başka bir ülkenin vatandaşı, Diyarbakırspor’u da başka bir ülkenin takımı gibi hissettim.”