18 Kasım 2009 Çarşamba

İşsizlik ve bütçe açığı hızla tırmanıyor…

Ekonomide gidişatta ana gösterge olarak sanayi üretiminin izi sürülürken, sanayide iyileşme olup olmadığının nabzı sanayiden alınırken, daralmanın sonucu olan işsizlik tırmanışı ve daralan bütçe gelirlerinin getirdiği büyük açıklar, enkaz madalyonunun öteki yüzünde yatıyorlar. Bu iki göstergede hiçbir iyileşme yok ve bu iki gösterge sokaktaki insanı doğrudan etkiliyor. İstihdam alanları açılmadıkça haneye gelir girmiyor, tencere kaynamıyor, bütçenin gelir hanesine vergi girmedikçe de sosyal harcamalar kesilmeye, açıklar borçla kapatılmaya ve faturası, alt-orta sınıflara ek bir yük olarak binmeye devam ediyor.

Ağustos 2009’a ait işsizlik verileri, marttan bu yana görülen ve esas olarak tarım, turizm, inşaat gibi mevsimsel istihdam yaratan sektörlerden kaynaklanan, göreli iyileşmenin sonuna geldiğini gösterdi ve işsizlik oranı yüzde 13.4 olarak belirlendi. Bu, neredeyse 3.5 milyon resmi işsiz demek... Bir de sayılmayan işsizler var. Yani, umudunu kaybetmiş, iş aramaktan yorulmuş olanlar… Onların toplamı da 1 milyon 860 bin. Sayılmayan işsizleri resmi işsizlerle topladığınızda gerçek işsiz sayısı 5.3 milyona, işsizlik oranı da yüzde 19’a çıkıyor… Tarımı dışarıda tutup büyük işsizler fotoğrafına bakıldığında, işsizlerin yüzde 97’sinin tarım dışında olduğu ve resmi tarım dışı işsizlik oranının yüzde 17’yi bulduğu görülebiliyor.

İşsizlik, özellikle kadınlar ve gençler kesiminde daha büyük dert olmaya devam ediyor. Yaşları 15-24 arasında olan gençler arasında işsizlik oranı yüzde 23, tarım dışında ise genç işsizliği yüzde 29… Bu, her 100 gençten 30’unun işsiz olması demek ki, korkunç ve ürkütücü bir oran.

26.3 milyonu 15 yaşın üstünde olan kadın nüfusumuzda işgücüne katılma oranı yüzde 27… Yani çalışabileceklerin 12 milyonu, ev kadını, ev kızı… İş pazarına çıkan kadınlardan, tarım dışında işsiz kadınların oranı yüzde 24’e yakın (erkeklerde yüzde 15)…

Resmi olarak 1 milyon, sayılmayanlarla birlikte 2 milyon işsiz kadın var…

***

AKP iktidarının kâbuslarından biri yüzde 15’e doğru katılaşan, kemikleşen işsizlik iken, diğeri, iflahı zor bütçe açığı. Bu yıl başında 10 milyar TL olarak öngörülen bütçe açığı 10 ayda 43 milyar TL’yi buldu, yıl sonunda da 63 milyar TL’yi bulması bekleniyor. Bütçede gelirler, ekonomideki yüzde 7’ye doğru giden daralma sonucu yerinde sayarken, hatta enflasyon dikkate alındığında reel olarak yüzde 5’in üstünde azalırken harcamalar şimdiden cari fiyatlarla yüzde 21 artmış durumda. Bu reel olarak yüzde 25’in üzerinde artış demek. Sonuç, bütçe açığının yüzde 785 büyümüş olması!..

Yılın ilk 10 ayında bütçe harcamaları 38 milyar TL’nin üstünde artmış. Bu yüzde 21 artış demek… Ne oldu da harcamalar bu kadar büyüdü? Ekonomi bu kadar daralırken bütçe harcamaları nereye yapıldı?

***

Bütçedeki harcamanın bileşimine bakıldığında 38 milyar TL’lik artı harcamanın yüzde 45’inin sosyal güvenlik açıklarına yapıldığı görülüyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun artan tensikatların da etkisiyle prim gelirleri azalıyor, prim tahsilatları düşüyor, alacaklar birikiyor ve SGK şemsiyesi altındakilere verilen maaş-yardım ve hastane masrafları artıyor. Dolayısıyla cari transferlerin en önemli kalemini, ilk 10 aydaki toplamı 48 milyar TL’ye ulaşan SGK harcamaları oluşturuyor. Sağlıkta Dönüşüm adı altındaki AKP iktidarının sağlık fiyaskosunun sonucu bu…

Bütçe harcamalarında ortaya çıkan ikinci önemli kalemi faiz harcamaları oluşturuyor. Devletin borç stoku 450 milyar TL’ye tırmanırken faiz giderleri şimdiden 50 milyar TL’ye ulaştı. Bu yılın ilk 10 ayında yapılan 38 milyar TL’lik artı harcamanın yüzde 18’ini faizler oluşturuyor. Böylece, SGK ve faiz, artmış harcamalardan üçte ikiye yakın pay alırken eğitime yapılan artı harcama yüzde 11’de, sağlığa yapılan harcama yüzde 3’te kalıyor.

Akıntıya karşı durulup radikal bir müdahalede bulunulmaz ise SGK enkazı ve hızla artan faiz yükü, en büyük kara delikler olmayı sürdürecekler ve önümüzdeki yıllarda da bütçe kaynaklarını yutmaya devam edecekler…

Mustafa Sönmez / Cumhuriyet / 18.11.09