1 Haziran 2009 Pazartesi

ÇETESİZ, DARBESİZ VE YASAKSIZ BİR ÜLKEDE, ÖZGÜR YAŞAMAK İSTİYORUZ!

Sayın basın mensupları, sevgili dostlar, bir yandan ülkenin en büyük
sendikalarından Kesk adeta baskın yapar gibi Jitem tarafından hukuksuz
biçimde aranırken ve yöneticileri gözaltına alınırken daralan
demokratik mücadele ekseninde bir büyük karanlık ve zulüm dolu tarihin
rakamlar, kelimeler, isimlerle kodlanmış acımasız örgüsünden ne zaman
sıyrılacağımızı, süren bu zulümden ne zaman kurtulacağımızı
birbirimize sormaya geldik.
Biliyoruz ki, bu kirli tarihin efsunlu terimleriyle uyuşturulan
halklarımızın başına gelmedik kalmadı. Güya huzuru ve sükûnu için,
horlandı, ezildi, sömürüldü, boyun eğdirildi. Mevcudu, bu zalim darbe
düzenini ne pahasına olursa olsun devam ettirmenin peşinde olan
egemenler, hep bir gerekçe buldular, hep üste çıkmanın, kendine bir
meşruiyet yaratmanın, ideolojik, politik, psikolojik saldırılarıyla
bir yolunu bulmayı başardılar ve süngünün ucunda zorun pekiştiren
gücüyle teslimiyeti ve tepkisizliği dayattılar. Yapılanlara ve
yaşananlara karşı derin bir tepkisizliğin de suç ortağı olduğu bu
zaman diliminde, işte faşizmin kirli tarihinin kodlanmış terimleriyle
yaratılan, adına yurt dediğimiz, bizim olan bu cennet, bu cehennem…
Özel Harp Dairesi, TSK İç Hizmet Kanunu 35.madde, 27 Mayıs, 12 Mart,
12 Eylül, 28 Şubat, 9 Haziran, 11 Nisan, derin devlet, muhtıra, darbe,
darbe girişimi, edarbe, e muhtıra, darbeci, özel harekât, özel tip
cezaevi, özel kuvvetler komutanlığı, kontrgerilla, gladio, çete, faili
meçhul, kayıp, suikast, özel operasyon, Susurluk, Şemdinli, Yeşil,
Yüksekova, Hakkâri, Ergenekon, emekli paşa, arsız bir hırsız gibi
kendi cephaneliğinden çalıp halklara karşı kullanılmak üzere torağa
gömülen bombalar, lav silahları, özel stratejistler, terör uzmanı,
katliam, Madımak, Çorum, Sivas, Balgat, Tepecik, 1 Mayıs 1977 Taksim,
16 Mart İstanbul Üniversitesi, Bahçelievler, devlet için kurşun sıkıp
devrimci kanıyla şeref kazanan devşirmeler, işkence, gözaltında yok
etmeler, Jitem, Sapanca’da Akyazı üçgeninde ortadan kaldırmalar,
kalorifer kazanlarında yakılan muhalifler, Hizbullah’ın mezar evleri,
domuz bağlarıyla kendi kendini ölüme mahkûm edenler, yakılan,
boşaltılan köyler, yakılan ormanlar, kaçırılarak infaz edilen
köylüler, sokak ortalarında infazlar, polis copları, asker dipçiği,
gaz bombaları, gözaltında tecavüzler, cinayet şebekeleri, rüşvet,
darbeci Tahsin Şahinkaya, idamlar, mezarsız bırakılan genç ölüler, Bin
operasyon, Mehmet Ağar, Mamak, Metris, Diyarbakır cehennemi, basın
suçları, suç ve suçluyu koruyan anayasa, nü resmi yapan eli kanlı
darbe lideri Kenan Evren, anayasanın geçici 15 maddesi, halka karşı
işlenen suçun en büyük suçüstü belgesi 1982 anayasası, ağdalı sözlerle
geleceğimize, özgürlüğümüze uzanan iddianameler, 19Aralık, Ulucanlar,
sürüp giden mahkemeler, içerilere doldurulan onbinler, can derdine
düşürülen Kürtler, üzerine basanın kimliğini sorgulamadan yok eden
mayınlar, diz boyu yoksulluk, dağlarda birbirine boğazlatılan
evlatlarımız, geleceği çalınan gençler, kimliksiz bırakılan kadınlar,
hem geçmişi hem de geleceği için gözyaşı döken bir ülke.
Burası nasıl bir ülke arkadaşlar? Bu yangın yerini kim yarattı?
Yapılanlar yapanların yanına kar mı kalacak? Ülkenin huzuru ve sükûnu
için diye söze başlayan her demir yumruklu faşist irade ortalığı
cehennem yerine çevirirken, üzerinde baskı ve zorun denenmediği hiçbir
çeşidin kalmadığı halklarımızın, devrimcilerin ise en büyük suçlu ilan
edilişine tanık olduk. Olmaya devam ediyoruz. Ve bu ne büyük bir
yalan!
Cumhuriyet tarihinden bu yana sıkıyönetimlerle, olağanüstü hal
yasalarıyla ve darbelerle, statükocu, gerici siyasal iktidarlarla
yönetilen, demokrasinin insanlardan esirgendiği, kurum ve kurallarıyla
yaşam bulmadığı, her tarafı yasaklarla kuşatılmış bir ülkede nasıl
özgür bir insan ve özgür halklar kimliği oluşturulabilir? Dolayısıyla
yerden biter gibi çetelerin ortaya çıktığı, otomatiğe bağlanmış gibi
darbelerin gerçekleştiği, sorunların demokratik tartışma zemininde
çözümü yerine yasaklandığı, şiddet, savaş ve kanla çözüldüğü günümüz
Türkiye’si bir tesadüf olabilir mi? Kandan, darbelerden, yasaklardan,
çetelerden, gericilikten beslenen egemenler yetkiyi nerden alıyorlar?
Biz bu darbecilerin ve çetelerin yönetir hale geldiği, yasakların ve
gericiliğin, statükoların, tabuların egemen olduğu, darbe düzenine
daha ne kadar katlanabiliriz? İnsanın insanı horlayıp sömürmediği,
ezen ezilen ilişkisinin olmadığı, barışın, kardeşliğin, eşitlik ve
özgürlüğün hayat bulduğu bir ülke yaratılamaz mı? Artık yeter demek en
büyük hak ve kuşanılabilecek en büyük irade değil mi? Bütün bu
sorular yanıtsız olamaz…
Biz bunların yanıtını biliyor ve diyoruz ki; ÇETESİZ, DARBESİZ VE
YASAKSIZ BİR ÜLKEDE, ÖZGÜR YAŞAMAK İSTİYORUZ!
Ve biz artık yeter diyoruz! Artık bu kirli tarihi yaratanlardan hesap
sormanın ve arkalarından teneke çalmanın zamanı gelmedi mi?
Sevgili dostlar, sayın basın mensupları federasyonumuz darbe düzeninin
gerçek niteliğini teşhirle ilgili başlattığı bu kampanyayı 2 Temmuz
2009’a kadar kesintisiz sürdürme kararı aldığını huzurunuzda
açıklıyor. Halkımıza yanıtını birlikte arayacağımız ve birlikte
vereceğimiz sorular soracağız.
Artık tarihin çöp sepetine atılması gerekenlerin ömrünü uzatmayalım,
gelin hep birlikte teşhir ve mahkûm edelim!

Devrimci 78’liler Federasyonu