23 Aralık 2008 Salı

TESEV ‘Kürt sorunu için yol haritası’ çıkarttı

TESEV'in Kürtlerin seslerini hükümete ve Türkiye toplumuna duyurmalarına aracılık etmek için hazırladığı raporda, çarpıcı tespit ve öneriler yer aldı. Kürt sorununun askeri yöntemlerle çözümünün mümkün olmadığı vurgulanan raporda, ülke içi ve sınır ötesi bütün operasyonların bir an önce durdurulması, PKK'nin silahsızlandırılması, Kürtçe eğitime olanak tanınması isteniyor.

TESEV, Kürt sorununun birinci derecede muhatabı olan Kürtlerin seslerini hükümete ve Türkiye toplumuna duyurmalarına aracılık etmek için "Kürt Sorununun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler" başlığıyla bir rapor hazırladı. Çok sayıda Kürt sivil toplum örgütü ile görüşülerek hazırlanan raporu Dilek Kurban ve Serkan Yolaçan yayına hazırladı.

40 sayfalık raporda, raporun amacı şu sözlerle ifade ediliyor: "Bu raporda yer alan değerlendirme, tespit ve öneriler, TESEV’e değil Kürtlere aittir. Rapor, Kürt toplumunu temsil ettiği düşünülen çeşitli uzmanların, kanaat önderlerinin, siyasilerin ve sivil toplum temsilcilerinin görüşlerine dayanılarak oluşturulmuştur. Raporun temel amacı, sorunun birinci derecede muhatabı olan Kürtlerin seslerini hükümete ve Türkiye toplumuna duyurmalarına aracılık etmektir."

DTP İLE DİYALOG KURULSUN

DTP'nin kapatılması istemi ile açılan davada demokrasiden yana tavır almak konusunda hükümete ve AKP'ye özel bir görev düştüğü kaydedilen raporda, Hükümetin ve parlamentoda grubu bulunan bazı partilerin DTP’ye karşı uyguladıkları tecrit politikasının sorunun çözümüne bir katkı sağlamadığı vurgulanıyor ve şöyle deniliyor: "Bu dışlayıcı tavır, bölgede görev yapan mülki amirlerin de DTP’li yerel yöneticilere karşı benzer tavır sergilemelerini teşvik etmektedir. Öte yandan, Kürtlerin siyasi hayatındaki tek aktörün DTP olmadığından hareketle, Kürt Sorunu’nu bir şekilde gündemine alan siyasi parti ve örgütlenmelerle iletişim içerisine girilerek Kürtlerin siyasi hayatının çoğulculaşmasının önü mutlaka açılmalıdır."

YENİ BİR ANAYASA'YA İHTİYAÇ VAR

Hükümetin ve devlet görevlilerin Bölge'de sivil toplum örgütleri arasındaki ayrımcı yaklaşımlarının da eleştirildiği raporda, "Kürt Sorunu’nun çözümü yolundaki girişimlerde sadece meslek kuruluşları ve işveren temsilcileri ile değil, insan hakları kuruluşları, kadın kuruluşları, sendikalar ve diğer işçi temsilcileri dâhil ilgili bütün sivil toplum kuruluşları ile iletişimde olunmalı, en ‘radikal’ addedilen görüşler dahi dikkate alınmalıdır" deniliyor. Kürt sorunun çözülmesi için önerilere yer verilen raporda, sivil ve demokratik yeni bir anayasa olmaksızın Kürt Sorunu’na kalıcı bir çözüm mümkün gözükmediği kaydediliyor.

Raporda yeni Anayasa şu parametrelere dayandırılıyor: "Herhangi bir ideolojiye, etnik/dini/mezhepsel/dilsel kimliğe dayanmayan, Türkiye’nin çok kültürlü yapısını gözeten bir vatandaşlık anlayışını benimseyen, hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen unsurlar içermeyen, talep halinde Kürtlerin yoğun yaşadıkları yerlerde resmi dil dışındaki dillerde kamu hizmetleri almalarına ve anadilde eğitim veya anadil öğrenimi görmelerine imkân sağlayan, bütün din ve inançlara eşit mesafede duran, gerçek bir laiklik anlayışını benimseyen ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik anti-demokratik teşebbüsleri önleyici mekanizmalar içeren bir anayasa hazırlanmalıdır."

SEÇİM BARAJI YÜZDE 5 OLSUN

Başta Siyasi Partiler Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu, Basın Kanunu ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu olmak üzere, temel hak ve özgürlüklere ilişkin yasaların yeniden düzenlenmesi istenen raporda, şu görüşlere yer veriliyor:

"Özellikle, yüzde 10’luk seçim barajı yüzde 5’e düşürülmeli, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenlemeler Venedik Kriterleri ile uyumlu hale getirilmeli, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne getirilen dil yasakları kaldırılmalı, ifade özgürlüğüne ilişkin mevzuat Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu hale getirilmeli, medyada nefret söylemini engelleyici düzenlemeler yapılmalıdır. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere koymuş olduğu çekinceler kaldırılmalı, Birleşmiş Milletler Paris İlkeleri doğrultusunda idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız bir Ulusal İnsan Hakları Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman) oluşturulmalıdır. Ayrımcılıkla mücadeleye yönelik kapsamlı bir yasa geliştirilmeli ve uygulamayı izleyecek bağımsız bir ulusal kurum oluşturulmalıdır. Ders kitaplarında Kürtler hakkındaki ayrımcı ifadeler ve yanlış bilgiler temizlenmeli, ülkenin yakın tarihi nesnel ve mesafeli bir dille yansıtılmalıdır. Eğitim kurumlarında Kürtçenin ikinci dil veya seçmeli dil olarak kullanılabilmesinin ve bölgede her türlü kamu hizmetinin Kürtçe verilebilmesinin önü açılmalı, üniversitelerde Kürdoloji enstitüleri açılmalıdır. Bölgeye yapılan kamu personeli atamalarında Kürtçe bilen, nitelikli, tecrübeli, istekli ve bölge insanına karşı önyargısız kişiler tercih edilmelidir."

ASKERİ YÖNETMLERLE ÇÖZÜM MÜMKÜN DEĞİL

Raporda geniş bir bölüm de PKK'nin silahsızlandırılmasına ayrılıyor. Bu husus şu cümlelerle dile getiriliyor: "Türkiye Cumhuriyeti devleti, yaklaşık çeyrek asırdır PKK’ye karşı silahlı mücadele vermektedir. Bu süreçte on binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hayatını kaybetmiş, ağır insan hakları ihlalleri işlenmiş, yaklaşık bir milyon sivil yerinden edilmiş, 2 bölgenin doğal dokusu ile sosyal, ekonomik ve sosyolojik yapısı alt üst olmuştur. Bugün gelinen noktada, silahlı mücadelenin sonuç almamış olduğu ve alamayacağı açıktır. PKK varlığını ve gücünü korumakta, örgüte katılım devam etmektedir. Devletin PKK’ye karşı çeyrek asırdır vermekte olduğu mücadele, Kürt Sorunu’nun askeri yöntemlerle çözümünün mümkün olmayacağını göstermektedir. Şu da açıktır ki, silahlı çatışmalar devam ettiği ve operasyonlar sona ermediği sürece, sorunun bütün boyutları ve aktörleriyle sağlıklı bir biçimde tartışılması mümkün olmayacağı gibi, çözüm yolunda atılacak adımlar da başarısız olacaktır."

SİLAHSIZLANMA İÇİN YASAL DÜZENLEME YAPILSIN

Raporda PKK'nin silahsızlandırılması için şu öneriler yapılıyor: "Diğer ülkenin uyguladığı yöntemler örnek alınarak

1- Ülke içi ve sınır ötesi bütün operasyonlar bir an önce durdurulmalıdır.

2- PKK’ye silah bırakması çağrısında bulunmak amacıyla sivil toplum temsilcilerinin ve siyasi partilerin aracılığına başvurulmalıdır.

3- PKK militanlarının silahlarını bırakmasını teşvik edecek bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Böylesi bir yasa hazırlanırken geçmişteki hatalar tekrar edilmemeli, PKK militanlarının silahlarını bırakmaları ‘pişman olmaları’na koşullandırılmamalıdır.

4- Silahlarını bırakanların yanı sıra halen cezaevinde bulunan PKK militanlarının toplumda yer edinebilmeleri için rehabilitasyon çalışmaları yapılmalı, bu kişilerin güvenlik ve eğitim gibi hassas sektörler dışında istihdamları sağlanmalıdır.

5- Beyaz bir sayfa açma adına hüküm giymiş bütün PKK militanlarını kapsayan bir sicil affı çıkarılmalıdır."

KÜRTÇE EĞİTİMİN ÖNÜ AÇILSIN

Raporda Kürtçe dilinin önündeki engellerin kaldırılması ve bu dilin korunması ve gelişmesi amacıyla atılması gereken adımlar ise şu şekilde sıralanıyor:

* Anayasa ile Milli Eğitim Temel Kanunu değiştirilerek tüm eğitim kurumlarında Kürtçenin ikinci dil veya seçmeli dil olarak kullanılabilmesinin önü açılmalıdır.

* Örgütlenme ve ifade özgürlüğüne getirilen dil yasakları kaldırılmalıdır.

* Yer isimlerinin değiştirilmesi önlenmeli, değiştirilenlerin Kürtçe ve diğer dillerdeki orijinal isimleri iade edilmelidir.

* Bölgedeki camilerde vaazlar Türkçe/Kürtçe verilebilmelidir.

* Bölgedeki sağlık kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personel tercih edilmelidir.

* Bölgedeki eğitim kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personel tercih edilmelidir.

* Bölgedeki mahkemelere Kürtçe bilen personel atanmalıdır.

* Bölgedeki devlet tiyatrolarında Kürtçe oyunlar da sergilenmelidir.

* Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı üzerine çalışma yapacak Kürdoloji enstitüleri açılmalıdır."

ANF