16 Aralık 2008 Salı

YUNANİSTAN EMEKÇİLERİ ÖĞRETİYOR!

Yunanistan'da devlet terörünün tetiklediği ve kısa sürede halk hareketine dönüşen halk isyanı, her şeyden önce emekçilerin birikmiş öfkesinin nasıl patlamaya dönüştüğünü ve kitlesel bir eylemsellik sürecine girerek dünya halklarına krize karşı nasıl bir mücadele içinde olunması gerektiğinin örneği oldu. 16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos'un polis açtığı ateş sonucu yaşamını yitirmesinin ardından Yunanistan da birikmiş öfkesinin patlamasını fitilledi. Ekonomik zorluklar ve küresel sermayenin yeniden dizayn edilmesi politikalarının Yunanistan emekçileri ve gençliğini derinden vurduğu, işsizlik ve yoksulluğu derinleştirdiği bir gerçeklikti. Krizin devrimci olanakları artıracağı ve devrimcilerin buna hazırlıklı olması gerçekliğini en açıktan 6 Kasımda başlayıp bütün Yunanistan’a yayılan sokak gösterilerinden de ve devlete ait binalara yönelik saldırılarda ve polisle çatışmalarda somut olarak görüp yaşadık. Yunanistan da polis karakolları emekçilerce kuşatma altına alındı Yunanistan da halk isyanına hemen her kesimden işçiler,emekçiler ve özellikle de gençler kitlesel olarak katıldılar. Genel grev yaşamı felç ederken okullar işgal edilerek hesap sorma bilinci ateşlendi. Gerici Karamanlis hükümeti ve örnek Avrupa hayali bir kez daha Yunanistan halkın ayağa kalkışmasıyla boşa çıktı.

Dahası Anti-faşist- anti-kapitalist grupların eylemleri olarak; aynı anda Berlin, Londra, Paris, Kıbrıs, İskoçya’da, ABD’nin New York kenti, Danimarka Madrid ve İstanbul'da yapılan işgaller protestolar, direnişlerin bundan böyle "ulusal sınırları" eskisinden çok daha fazla parçalayacağını gösteren mütevazı fakat anlamlı reflekslere göre yüzünü dönme çağrısıdır!

Kriz, düzensizlik, hiçbir şeyin eski yerinde duramayacağı bir bozum ve yeniden yapılanmadır. Kriz dünya çapındaki emek sermaye arasındaki güç dengelerinin çatışmalarla yeniden belirleneceği, eskisi gibi yürümeyeceğinin işaret fişeğidir. Amerika'dan sonra, Yunanistan, İtalya, Fransa, Almanya'da art arda gösterilerin yükselmesi bunun ilk adımlarıdır.

Yeniden yapılanma; sadece sermayenin kendi krizini yönetme, kendini yeniden yapılandırması değildir. Aynı zamanda güç dengelerini bozmanın ve yeniden yapılandırmanın sınıflar arası güç çatışmasından başka yolu da yoktur. Kriz bundan dolayı işçi sınıfı ve emekçiler açısından aynı zamanda fırsatlar dönemidir! Yunanistan'da başlayan ve kısa sürede diğer ülkelerde de destek bulan halk hareketi, emek cephesinin güç dengeleri içerisinde kendini yeniden yapılandırma istem ve arayışıdır. Sınıflar arası güç ilişkilerinde "kim kimi" diyen bir adımdır.

Devlet terörünün tetiklediği şey özünde, devlete ait ne varsa yerle bir eden, krize karşı antifaşist- anti-kapitalist öfkedir. "Anarşistlerin ve solcu eylemcilerin yakıp yıkması" diye halk hareketinin gücünü küçümseyenler aslında kendilerini ele vermektedirler. Eğer koşulları olmasaydı, bu hareket kitlesel olmayan anti-faşist eylemlerin kıvılcımıyla kısa sürede bu kadar büyümez, emekçiler bu direnişi belki sempatiyle fakat uzaktan sevmesini-seyretmesini bilirdi!

Yunanistan da 16 yaşında bir gencin polis kurşunuyla katledilmesi göstermiştir ki, Avrupa burjuvazisi emekçilere karşı saldırganlıkta sınır tanımazken, burjuva demokrasisinin yalnızca egemen sınıflar için demokrasi emekçiler için diktatörlük olduğunu gösteriyor.

Dahası derinleşerek süren ekonomik kriz burjuvazinin ve sermayenin devletlerinin, işçi ve emekçilere yönelik her türlü baskı ve zulmü tırmandırmaya devam edeceğini gösteriyor. Ancak yiğit Yunan halkı polis cinayeti karşısında susmamış ve Yunan devrimci ve ilerici hareketi polis terörünü derhal ve militanca yanıtlayarak hükümetin istifasını seslerini yükseltmiş ve devleti hedef almıştır. Protesto eylemleri tüm ülkeye yayılmıştır ve sürmektedir. Emekçi kitleler ve antifaşist gençler cesaretle sokaklara atılmış, hükümet binalarına ve polis karakollarına saldırmış, üniversiteleri işgal etmiş, okulların kapanmasına neden olmuştur. Toplumsal, ekonomik ve siyasi krizle karşı karşıya kalan Yunan hükümeti, olağanüstü hal ilanını bile tartışma gündemine almıştır.

Bilindiği üzere buraya bir günde gelinmemiştir. Yunanistan emekçileri, krizin yıkımını en derin yaşayanlardandır. Polis cinayeti, derinde biriken hoşnutsuzluğu açığa çıkaran bir vesile olmuştur.

Sokaklardaki on binler, sadece polis cinayetini değil, yoksulluğu, işsizliği, eğitimin paralı hale getirilmesini protesto ediyorlar. Devleti ve sermayeyi temsil eden her sembolü yerle bir edenleri; özelleştirmeler, son aylardaki işten çıkarmalar, gençlerin büyük bölümünün "esnek" saatlerle çalışmaya zorlanmaları ve birçoğunun işsiz olması, ücretlilerin ortalama 600-700 Euro seviyesinde tutulması, parasız eğitimin kaldırılması ve eğitimin özelleştirileceğinin kesinleşmesi, öğrencilerin kendileri için bir gelecek görememesi harekete geçirdi. Bunlar halk hareketinin arka plan etkenleri arasında. Tabii hükümetin karıştığı yolsuzluk skandalları da çabası.

İşte bütün bu gelişmeler ve olgular Yunanistan halkının isyana kalkışarak sokakları kuşatması krize, ve devlet terörüne karşı işçilerin ve emekçilerin yürümesi gereken yolu göstermiştir. Yunanistan halklarının direnişinde öğrenerek, küresel krizin yıkıcı etkisine ve faşist gerici saldırılara karşı birleşik emekçi kitle hareketini örmek için mücadeleye sıkıca sarılmalıyız.

Yunanistan Halklarının Direşini Selamlıyoruz!

Devrimci Halkın Birliği