21 Ağustos 2009 Cuma

Mizah dergilerinde 'Kürt açılımı'


AKP'nin 'Kürt açılımı'na Hülya Avşar'dan Yaşar Kemal'e, sendikacılardan patronlara her kesimden yorumlar gelirken, Türkiye'nin popüler mizah dergileri ise bu haftayı Kürt sorununa ayırarak konuyu ironi bir şekilde irdeledi. Gırgır Dergisi AKP'nin bir yandan 'Kürt açılımı' derken, diğer yandan Kürt müziği ustası Ermeni sanatçı Aram Tigran'ın cenazesinin Diyarbakır'a getirilmesine izin vermemesini 'makyaj odası' ile karikatürize ederken, Penguen ve Uykusuz dergileri ise, Diyarbakır'da Kürtçe bilen polislerin görevlendirileceği haberlerini yine mizahi bir dille eleştirdi.

AKP'nin 'Kürt açılımı' Türkiye'de aydınından yazarına, siyasetçisinden sendikacısına, kadar her kesim tarafından tartışıla dursun, 'Kürt açılımının samimi mi değil mi ve bu konuda bir irade olacak mı olmayacak mı?' soruları hala cevap bekliyor. Hülya Avşar'dan Yaşar Kemal'e patronundan işçi sendikalarına kadar herkesin tartıştığı Kürt açılımı, Türkiye'nin popüler mizah dergilerinin de gündeminde. Mizah dergilerinin doğaları gereği eleştiriye tabi tuttuğu Kürt açılımında en çok da bölgede Kürtçe bilen polislerin görevlendirilecek olması kapak konuları oldu. Penguen Dergisi konuya, 'Diyarbakır'a Kürtçe bilen polis takviyesi yapılacak!' başlığı ile yer verirken, bölgede 'işkence', 'yargısız infaz' ve keyfi uygulamalar iddiaları ile gündeme gelen polisin Kürtçesinin ne işe yarayacağını ironi bir dille eleştiriyor. Kapakta yer alan karikatürde, bir polis memuru amirine, 'Eller yukarı, teslim ol ve dur vururum'un Kürtçelerini biliyorum komserim...' yanıtına komiser ise 'Fazla bile..' yanıtını vererek Kürt diline bakışı ortaya koyuyor.

Polise 'Uykusuz' cevabı

Penguen gibi Uykusuz Dergisi de, Kürt açılımını yine Kürtçe bilen polis konusuna ayırarak, konuyu kapak yaptı. 'Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Kürtçe bilen polislere görev verecek!..' başlığı ile verilen karikatürde Kürtçe bilen polisin görevlendirilmesi ile polis ile vatandaş arasında nasıl bir diyalogun oluşabileceğini yine mizahi bir dille irdeliyor.

Keza, DTP'li belediyelerin Kürt dili çalışmalarına ve sarı, kırmızı, yeşil renkli çiçekler için bile suç duyurusunda bulunan Diyarbakır polisinin vatandaşla Kürdili bağının hem geçmişten farklı olmayacağı yorumu yapılırken, hem de asimilasyon politikalarına gönderme yapılıyor. Kapaktaki karikatürde, sert suratlı polis memurunun vatandaşın yakasından tutarak, 'Kürtçe konuş diyorum sana, Kürtçe konuş Kürtçe....' diye azarlamasına karşılık vatandaş ise korkuyla karışık, 'Abi kolay mı birden konuşmak.. Zor dil bu.. Unutması bile elli yıl sürüyor...' diye yanıt veriyor.

Gırgır'dan isabetli vuruşlar

Kürt açılımına en temkinli yaklaşan ise Gırgır dergisi oldu. AKP'nin samimiyetsiz olduğu kanaatinde olan Gırgır dergisi, Kürt müziğinin duayeni Aram Tigran'ın cenazesinin Diyarbakır'a getirilmesini reddetmesine atıfta bulundu. 'İçeriğini kimsenin bilmediği 'Kürt açılım meselesi' ile gündemi allak bullak eden 'Çok samimi' AKP Hükümeti, Atina'da yaşamını yitiren Kürt müziği ustası Ermeni Sanatçı Aram Tigran'ın Diyarbakır'a gömülme isteğini reddetti....' yorumuyla konuyu kapaktan veren Gırgır'ın karikatüründe makyaj odasında Kürt makyajı yapan Tayyip Erdoğan ile danışmanının diyaloguna yer verdi. Makyaj odasına telaşla girdiği anlaşılan danışman, 'Efenim Ermeni asıllı bir Kürt müziği sanatçımız ölmüş!.. Vasiyetinde Diyarbakır'a gömülmek istemiş!.. Naapalım?' diye sorarken bu sırada makyajla kalın kaşlar oluşturmaya çalışan ve boynuna puşi asan Başbakan Erdoğan'ın ise kafasında beliren 'Aha da yine çalışmadığım yerden geldi sorular!..' düşüncesine yer verildi.

Erdoğan'a 'Gırgır' uyarısı

Gırgır Dergisi AKP'nin Kürt açılımında 'makyaj yapıyor' eleştirisine dayanak olarak iç sayfalar da 'Senin neyine inanalım Tayyip Erdoğan?' başlığı ile verdiği yazı ile de güçlendirmek istemiş. Erdoğan'ın Kürt sorunu konusundaki çeşitli tarihlerde yaptığı açıklamalara yer veren Gırgır'da, Erdoğan'ın çelişkili açıklamalarına yer vererek sözü okuyucusuna bırakmış. Gırgır'ın derlediği Erdoğan'ın bazı sözleri şöyle: '24 Aralık 2002: (Rusya gezisinde) Türkiye'de Kürt sorunu yok. Sorun var diye inanacaksan sorun olur, yok dersen sorun ortadan kalkar. Bizim için böyle bir sorun yok. 12 Ağustos 2005 (Diyarbakır'da): Kürt sorunu ne olacak? diyenlere diyorum ki, herkesten önce benim sorumdur. 3 Eylül 2005 (Napoli'ye giderken): Kürt olan vatandaşımıza 'Kürt değilsin, Türk'sün dayatmasını yapmamız yanlış. 6 Aralık 2005 (Yeni Zelanda): Bizde etnik unsurlar din bağıyla bağlıdır. Türkiye'deki Kürt kökenli vatandaşlarımızın sorunu, Türk kökenli vatandaşlar kadardır. Kasım 2008: Bizim üst kimliğimiz var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Yola çıkarken bir şey söyledik, tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik. Bunu beğenmiyorlarsa o zaman buyursun beğendiği yere gitsin. Son olarak Ağustos 2009: Zap suyu gibi coşmak, Munzur'da kardelen toplamak istiyoruz artık... Buna gölge etmeyin!'

Nihat'lı Leman'dan karışık karikatürler

Nihat Genç gibi 'sol' deyip milliyetçiliğin daniskalığının yapıldığı Leman Dergisi de konuya kapaktan yer verdi. 'Açılım yolunu buluyor' başlığı ile konuyu irdeleyen Leman Dergisi'nin karikatüründe ise Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan'ın İmralı Cezaevi'nde hazırladığı yol haritasını alan Erdoğan'ın Bakan Atalay ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün merakla irdelediği ve 'Ver bakiim şunu!..', 'Bir sayfa da bana ver', 'Federasyon var mı?' gibi sözlerle MHP çizgisinde eleştirilerini dile getirmiş. Ancak demokrat karikatüristlerin de yer aldığı Leman'da Tolga Tuncay'ın çizdiği karikatürde, yine Kürtçe bilen polis meselesine değinilerek, işkencede askıya alınan bir Kürdün, 'Ez be gune me (Günahsızım)' sözlerine bazı polisler 'Lan ne diyorsun nee? Hiç bi şey anlamıyom...' cevabı verirken, içeriye giren toplum polisi 'Sen şöyle çekil dostum.. Kürtçe bilen personel olarak sorguyu ben devralıyorum' diyerek zihniyet değişmedikten sonra polisin Kürtçe bilmesinin önemsizliğine dikkat çekiyor.

Leman da Cumhurbaşkanı Gül ile başlayan 'Norşin' tartışmalarına da değinilerek Türkiye'de 1940'tan bu yana 28 bin yerleşim adının değiştirilmiş olduğuna değinilerek, yine karşılıklı üzerinde köy isimlerinin yazıldığı Çarkıfelek önünde duran takım elbiseli bürokratın Kürt köylüsüne 'Döndür bakalım felek çarkını.../' diyerek konunun nasıl içinde çıkılmayacak bir hale geldiğine dikkat çekiliyor.

Hikmet ERDEN
DİHA