20 Ağustos 2009 Perşembe

Üniversite öğrencisinin açlık sınırı: 3 TL

Yeni kapitalizmin mantığına göre 'faydalanan' bedelini ödemelidir.
Eğitim, satılan paralı bir hizmet olarak 'müşteri öğrencilere' sunulur!

Çünkü eğitim birey için 'karlı' bir yatırımdır ve bunun karşılığını yüklenmelidir.
Parası olmayanlar da bu yatırımı yapmazlar kaderlerine razı olurlar.
Bu kışkırtıcı, derin eşitsizlik mantığı, devlet üniversitelerine yerleştirilmeye çalışılıyor.

Dünya Bankası'nın bizzat takip ettiği takvimin 'harçlara zam' uygulaması sürüyor.
Üniversite öğrencilerinin yoğun ve yaygın protestolarıyla %500 oranındaki ikinci öğretim zamları geri çekildi.

Ama harçlara yapılan %8'lik zam kabul edilerek Resmi Gazete'de yayınlandı.
Yüksek öğretimi, 'özel bir mala' dönüştürecek 'reformlar' şimdilik askıda bekletiliyor.
Üniversitelerin küresel piyasalaşma sürecine katılımına tuzu kuru olmayan ailelerin çocukları katılmıyor.

Öğrenciler, etkili olan protestolarında anayasal vatandaşlık hakları olan 'parasız eğitimi' savunuyorlar.

Üstelik henüz gerekli kamuoyu desteğini de arkalarına alamadan gösteriler sürüyor.
Vatandaşlık hakkı olan parasız eğitimin piyasalaşması ülkeyi, sosyal olarak ikiye bölüyor şimdiden.

Üst gelir grubunun çocukları özel üniversitelere davetle kabul edilirken, babalarının maaşına %1,3 ve % 4 zam yapılan çocuklara hiçbir kolaylık sunulmuyor, üstelik gösterilerde şiddete maruz kalıyorlar.

Üniversite öğrencisi olmak 'bir başka sosyal dışlanmışlıkla' mücadele etmekle eşdeğer.

Yüksek öğretime gelene kadar dershane sektörüne kaptırılan büyük paralarla iş bitmiyor.

Şu anda üniversite öğrencilerinin büyük kısmı açlık sınırında besleniyor.
Üniversite öğrencilerinin % 75'i yani her 4 öğrenciden 3'ü beslenebilmek için günde 3 TL ile en fazla 10 TL arasında harcama yapabiliyor.

TMMOB İzmir İl Koordinasyonu Kurulu'nun 1667 öğrenci üzerinde yaptığı çalışmada, öğrencilerin % 65'inin haftada 30 TL'den daha az parayı beslenmeye ayırabildikleri ortaya çıktı.

Öğrencilerin % 62'si kısıtlı bütçelerinden dolayı günde üç öğün yemek yiyemiyorlar!
% 57'si 3-4 kişilik kiralık evlerde kalıyorlar.

Öğrencilerin yarısından fazlası hiçbir sosyal etkinliğe katılamadıklarını beyan etmiş.

Üniversite öğrencilerine barınma ve beslenmeye bile yetmeyen bütçelerine eklenen harç giderleriyle adeta 'okumayın' deniliyor.

Oysa devlet, özel vakıf üniversitelerine kamu üniversitelerinden daha fazla yatırımla destekliyor.

Özel üniversitelerde devlet öğrenci başına kamu üniversitesinden fazla harcama yapıyor.

Üniversiteleri piyasalaştırma gerekçesi de 'eğitimin kaliteli olması için devlet eğitim hizmetinden uzaklaşmalıdır' oluyor.

Çünkü bilim ve bilgi, ortak kamusal yararlanımdan çıkıp yüksek karlılığa açılmalıdır.
ABD'deki özel üniversitelerin piyasa/pazar ekonomisine uyarlanması sonucu her üniversite birer patent merkezi olurken, saklanan bilgi de patent sektörü ve tekeli tarafından pazarlanan mal oldu.

Patent tekellerinin telif haklarına ödenen miktarlar milyar dolarları buluyor.
Üniversiteler sadece profesyonel yetiştiriyor.

Üniversite öğrencilerinin toplumsal sorunlara olan duyarlılık ve ilgisinin de kırılarak küresel sermayeye biat etmiş profesyoneller olması bu uygulamaların arka planını teşkil ediyor.

Kamusal hakların engellenmesiyle gençlerin 'kamusal bilincinin de' yok olacağı sanılıyor.