25 Ağustos 2009 Salı

Yazılı Basın Açıklaması;

Yazılı Basın Açıklaması;
Diyarbakır Cezaevi ya “Utanç Müzesi” yapılmalı, ya da yerle bir edilip, yerine Faşizme karşı direnişin, yiğitliğin ve kardeşliğin anıtı dikilmeli…
22 Ağustos 2009 tarihli basında hükümetin Diyarbakır Cezaevi’yle ilgili kararını anlatan bir haber mevcuttu. Hükümetin ‘Kürt Açılımı’ kapsamında sürece destek verecek ilk somut projesinin Diyarbakır’ın Bağlar semtinde bulunan ve 12 Eylül darbesi ile işkence ve zulümle gündemden düşmeyen Diyarbakır Cezaevi’nin kent dışına taşınması kararı olduğunu yazıyordu gazeteler. Haberde cezaevinin yerine Anadolu Lisesi, iki ilköğretim okulu, bir anaokulu ve iki spor tesisinin yer aldığı büyük bir eğitim kampusu inşa edileceği belirtiliyordu. Konuyla ilgili olarak Tarım Bakanı Mehdi Eker’in "Milli Güvenlik Kurulu'nda bu çalışmaların sürdürülmesi yönünde tavsiye kararı alındı. Biz de üzerimize düşeni yapacağız. Diyarbakır Bağlar Cezaevi'ni şehrin dışına taşıyoruz" dediği yazıyordu.
12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’yle yakın tarihimizdeki en önemli vahşetlerden birinin yaşandığı Diyarbakır Cezaevi’nin kapatılması ve yerine bir “eğitim kurumu” yapılması kararı hesabı sorulmamış ama er ya da geç emekçi halklarca sorulacak olan bir kirli tarihi sümenaltı etme düşüncesinden başka bir şey değildir. MGK’nın tavsiye kararıyla Hükümetin cezaevini kent dışına taşıma ve en büyük insanlık suçları işlenen o yere ‘eğitim kurumu’ inşa etme kararıyla, orada işledikleri suçların unutulacağını sanıyorlarsa yanılıyorlar.
O zulüm merkezini devrimcilerin mezarı haline getiren ve adları lanetle anılan 12 Eylül’ün faşist generallerini, Kemal Yamakları, Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıranları unutmadığımız gibi, Diyarbakır Zindanı’nda alçakça, işkencelerle aramızdan çekip alınan, katledilen yüzlerce kardeşimizi de unutmadık. Öyle bir vahşettir ki Diyarbakır Cezaevi, sözcükler anlatılmasına yetmemektedir. Orada yaşananları insan aklının alması mümkün değildir. Orası ölümün her şeyi belirlediği, yaşayanların ölümü kurtuluş saydıkları bir yerdir!
Ama bütün bunların sorumluları hala aramızda dolaşmakta, hala bu vahşetin hesabını vermeden mutlu/mesut ve hatta “vatansever” hayatlarını sürdürmektedirler. Hatta o zalimane davranışların altında imzaları olanlar, bugün ‘Kürt Açılımı’na soyunmuş gözüküyorlar.
Ve bütün bunların olduğu, bu insanlık dışı mekânın içine “eğitim” için çocuklarımız konulacakmış! Kürt halkının tümünün acısını duyduğu, neredeyse her ailenin bir veya birkaç ferdinin katledildiği, zulmedildiği, yok edildiği bu işkence yuvasında nasıl bir “eğitim” amaçlanmaktadır? Yoksa unutturma planlarının bir parçası olarak mı düşünülmektedir bu girişim? Çocuklarımızı katlettiğiniz Diyarbakır Cezaevi’ne çocuklarımızı hangi biçimde olursa olsun bir kez daha sokmanıza izin vermeyeceğiz.
Bizden o ölüm zindanlarından yankılanan sesleri unutmamızı, kalaslarla döve döve öldürdüklerinizin acılarını ve cellâtlarını unutmamızı, öldürdüklerinizin yaşanmamış hayatlarını, ana ve babalarının gözyaşlarını, çocuklarının yoksunluklarını unutmamızı mı istiyorsunuz! Biz onların acılarını ve ölümlerini aldık, hayatlarımıza kattık ve asla unutmayacağız!
Bu vahşetin sorumluları cezalandırılana dek, cezalandırıldıklarında bile, insanlık adına sonsuza dek, vahşetin diğer adı olan Diyarbakır Cezaevi’ni unutmayacağız! Diyarbakır Cezaevi kapatılmalıdır! Diyarbakır Cezaevi ya “Utanç Müzesi” yapılmalı, ya da yerle bir edilip, yerine orada yaşanan vahşeti hiç unutturmayan ama halkların kardeşliğine elini uzatan bir anıt yapılmalıdır. Faşizme karşı direnişin, yiğitliğin ve kardeşliğin anıtı…
Ama ne yaparsanız yapın; hiçbir güç “Diyarbekir Vahşet ve Ölüm Zindanları”nı öfke ve nefretle düşünmemizi, orada hayatlarını verenleri onurla anmamızı, duyduğumuz öfke ve nefretin her zaman halkların kardeşliği ve barış için bir mücadele kararlılığı olarak, zulmü titreten, halklara yoldaş olan bir çığlık olmasını engelleyemeyeceksiniz!
Devrimci 78’liler Federasyonu