29 Ağustos 2009 Cumartesi

Yoksulluk ve din tacirleri


Ramazan ayının gelmesi ile beraber yoksul emekçiler din bezirganlarının propaganda bombardımanına tutularak adeta sersemletilir. Bir ay boyunca her türlü din tacirinin sahne almasıyla sömürü üzerine kurulu bu sistem bir kez daha kutsanır, işçi ve emekçiler her zamanki gibi tevekküle boyun eğmeye çağrılır. Büyük bir ikiyüzlülükle bir yandan “din kardeşliği”nden sözedilirken, bir yandan da köleliğin takdiri ilahi ve kader olduğu, karşı çıkılmasının dinen uygun olmadığı ve her zaman için şükretmek gerektiği vaazları verilir.

Ramazanı tüketim çılgınlığına çeviren din tacirleri, işçi ve emekçiler dinin boğucu etkisi altındayken, bu sefer de zam bombardımanıyla harekete geçerler. Başta gıda ürünleri olmak üzerine temel tüketim maddelerine iğneden ipliğe zam yapılır. Ramazanda sermaye tarafından işçi ve emekçilerin inançları istismar yoluyla kazanç kapısına çevrilmekle kalmaz, bir dizi saldırı da bu vesileyle hayata geçirilir.

Sermaye sınıfı, işçi ve emekçilerin sömürüsü üzerinden elde ettikleri zenginlik ve servetin, devasa büyüklükteki mal ve mülkün karşılığında “hayırseverlik” pozlarına bürünerek bu kaynağın üstünü bir nebze de olsa örtmeye çalışır. Sözüm ona iftar çadırı açarak ya da erzak dağıtarak, kendileri tarafından açlık ve sefaletin kuyusuna itilen milyonlarca işçi ve emekçinin Ramazan'da iftarını açıp karnını doyurması için “girişimler” başlatılır. Yaratılan zenginliklere kendileri el koymamış, onca emeği gaspetmemiş gibi bir de utanmadan ortaya çıkıp dinin vecibeleri üzerine ahkam keserek “sevap yarışına” girerler. Bütün bu girişimler göz boyamadan ibaret olsa da, dinin vaazettiği şükürcülüğü tamamlayan, servet sahiplerine karşı minnet duygularını pekiştiren önemli bir rol oynamaktadır. Kısacası gaspedilen emeğinin unutturulması ya da “helal” edilmesine dönük çabalardır.

Dinci gericiliğin sözcüsü olan AKP dönemiyle beraber bu görüntüler, gelişip serpilme olanağı bulan yeşil sermaye tarafından daha çok öne çıkartılıyor. Ramazanlarda özellikle büyük kentlere olabildiğince yaygın biçimde iftar çadırları kurmak, sadaka dağıtmak bu kesim tarafından gelenek haline getirildi. İftar çadırları sadece yemek yenilen yerler değil bütün ay boyunca dinci sermayenin propaganda-ajitasyon çalışmalarına konu edilen mekanlar oluyor. Şaşaalı görüntülerin öne çıkarıldığı çadırlarda, bedava dağıtılan erzaklarda oluşan kuyruklar, yaşanan izdihamlar, kavgalar, yaralanmalar, vb. rezaletlerin gündeme gelerek tartışılması üzerine daha dikkatli davranmaya çalışıyorlar.

Bu yıl Ramazan başka manzalara da sahne olmaktadır. Krizin yaklaşık bir yıldır etkilediği işçi ve emekçiler yoğun biçimde hak gasplarına maruz kalarak daha da yoksullaştı. Açlık kitleselleşerek, bu çağda ve bu bollukta ciddi boyutlar kazandı. İşsizlik ve sefalet at başı giderek intihar ve aile facilarına yol açıyor. İşte böyle bir dönemde sermaye devleti tarafından dikkat çekici tutumlar görülmektedir. Bu Ramazanda beş yıldızlı lüks otellerin zengin menüleri, bu menülerin asgari ücretin yaklaşık yarısı oranındanki tutarı, buralara akın edenlerin haberleri fazla yapılmamaya çalışılmakta, daha doğrusu yoksulluğun katmerleştiği bir sırada bu görüntülerin yansımamasına özel olarak önem verilmektedir. Görünen o ki sermaye sahipleri milyonlarca aç insanın öfkesine maruz kalmamak için dikkat etmektedir.

Açlık ve sefaletin uçurumuna yuvarlanan işçi ve emekçiler elbet bir gün sömürü düzeninden hesap sormasını da bilecektir. O zaman imdatlarına din tacirleri de yetişemeyecektir.