
Faşist diktatörlük toplumssal patlam korkusuyla devleti tahkim etmeye devam ediyor . Kapitalizmin küresel krizi derinleşmesine dünyanın pek çok bölgesinde işçi ve yoksul yığınların ortaya koyduğu tepki eşlik ediyor. Bu durum, önümüzdeki süreçte sınıf mücadelesinin şiddetlenme olasılığına işaret ediyor. Nasıl bir döneme girildiğinin farkında olan burjuvazi, daha bugünde olsaılı gelişmelere karşıönlemler alıyor. Devlet aygıtı yeniden yapılandırılıyor, ordular savaş düzenine sokuluyor. Devlet aygıtının gücünü kitlelerin üzerinde daha şiddetli hissettirmesi amacıyla polise geniş yetkiler veren düzenlemelere yenileri ekleniyor.
Bunun son örneği, İstanbul’un tümüyle polise zimmetlenme planı oldu. İzmir’den İstanbul’a atanan Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın son projesine göre, İstanbul sokak sokak polislere zimmetlenecek. Çapkın'ın uygulamaya koyduğu “güven timi” adlı proje bu hafta uygulamaya geçerken proje, İstanbul'daki “suç oranını azaltmak ve olaylara kısa sürede müdahale etmek” gerekçesiyle, Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı olarak uygulanacak. Proje için İstanbul'un ilçe emniyet müdürlüklerinde görevli asayiş büro personellerinden bir kısmının Asayiş Şube Müdürlüğü kadrosuna tayin edildiği belirtiliyor.
Proje kapsamında görev yapacak polisler sivil giyimli olarak çalışacak ve öncelikle “suç oranının yüksek olduğu sokak ve caddelerde” görev yapacaklar. Görev yapacak personele, istihbarat şubesinde "takip ve suçluyla mücadele" başlıklarında eğitim verilmeye başlandığı kaydedilirken, ilk etapta 450 sivil polis ile kurulacak olan “güven timinin” kadrosu bin 500 kişiye kadar çıkarılabilecek. Asayiş Şube Müdürü'nün yönetiminde çalışacak olan timin başına A, B ve C Bölge sorumluları olmak üzere 3 emniyet amiri rütbesinde personel atanacağı ifade edilirken, sokaklarda görev yapacak sivil giyimli polislere İstanbul'un çeşitli cadde ve sokakları zimmetlenecek. Bu zimmetli yerlerde gezecek olan sivil polisler, herhangi bir olay olduğunda anında müdahale edecek ve bölgedeki esnaflarla “ikili ilişkiler” kuracak. Olayların engellenmesi için vatandaşlardan da ihbar alacağı belirtilen polisler, vatandaşlardan “bilgi desteği” almaya görev yapmaya başlayacak.
Açıktır ki, bu düzenleme ve uygulamalar tek bir amaca yöneliktir: İşçi ve emekçi kitleleri sindirmek ve denetim altında tutmak. Kapitalizmin krizlerle sarsıldığı böylesi bir dönemde, sermaye sınıfı ve devleti, işçi ve emekçi kitleler üzerindeki baskısını daha da yoğunlaştırıyor. Çünkü krizin faturasını tümüyle işçilere çıkarmanın hesabını yapıyor. İşten çıkarılan işçilerin fabrikaları işgal etmelerini, fabrika önlerini direniş alanlarına çevirmelerini, krizin yükünü taşımayı alanlarda reddetmelerini bu yolla, engellemeye çalışıyor. Bunu yaparken de ihbarcılığı teşvik ederek toplumu içten içe çürütmeye amaçlıyor.
Faşist devletinin her yönden kuşatma ve köleleştirme kuşatmasına karşı, işçi sınıfı ve mekçi yığınlar haklarına sahip çıkmak ve onları daha da geliştirmek için mücadeleye girişmek zorundadır. Unutulmasın ki, söz konusu düzenleme ve uygulamalar tüm işçi ve emekçileri tehdit etmektedir. Çok açık ki, işçi sınıfı ve emekçi kitleler, demokratik hak ve özgürlükleri devrim mücadelesinin bir yan ürünü olarak elde edebilir ve bu abluka ancak örgütlü, birleşik bir mücadeleyle dağıtılabilir.