Kriz sadece işsizliği, yoksulluğu, hak gasplarını artırmıyor; halkın sağlığını da bozuyor. Hazırladığı raporla ekonomik krizin sağlığa etkilerini değerlendiren Ankara Tabip Odası (ATO), kriz gerekçesiyle kamu harcamalarının azaltılmasının, artan yoksulluk nedeniyle barınma, ısınma, beslenme ve temiz su gibi ihtiyaçların karşılanmasında yaşanacak sıkıntılarla birleşince ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulundu.
Krizin yaratacağı ortamın kısa ve uzun vadede tüm sağlık göstergelerinde bozulmalara yol açacağı vurgulanan raporda, uygulanan sağlık politikaları nedeniyle hem kamu, hem de özel sağlık kuruluşlarının ciddi mali sorunlarla karşılaşacağı ifade edildi. Raporda, sağlıkta eşitsizlikleri artıran uygulamalardan vazgeçilerek, sağlık ortamının yoksullardan ve emekten yana bir hatta yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulandı.
Harcamalar artıyor ama...
ATO Sağlık Politikaları Komisyonu, “Ekonomik Krizin Sağlık Alanı Üzerinden Değerlendirmesi” başlıklı bir rapor hazırladı. Raporda, 1999-2007 arasında Türkiye’de sağlık harcamalarının reel olarak yüzde 40 gibi yüksek bir oranda arttığı, ancak bu artışın tedavi edici hizmetlerle sınırlı kaldığı, halk sağlığına ayrılan bütçenin toplam sağlık harcamaları içindeki payının ise yüzde 1.2’ye kadar düştüğü bildirildi. Sağlık Bakanlığı’nın, tedavi harcamaları başta olmak üzere diğer harcama kalemlerine ödeneğin çok üstünde kaynak ayırmasına karşın, koruyucu sağlık hizmetlerinden tasarruf etmeye çalıştığı kaydedilen raporda, OECD verilerine göre (2005) kişi başına koruyucu nitelikte hizmetlere yapılan harcamaların düzeyinin en düşük olduğu ülkenin Türkiye olduğu aktarıldı. Raporda, söz konusu dönemde kişi başına düşen koruyucu sağlık harcamalarının düştüğü ifade edildi.
Sağlık harcamalarındaki artışın bütçe dışı kaynaklar aracılığıyla sağlandığı belirtilen raporda, ortalama yüzde 40 olan sağlıkta bütçe kaynaklarını kullanma oranının, yeşil kart ve memur sağlık harcamaları ayıklandığında yüzde 20’lere kadar düştüğü kaydedildi.
‘Kriz halkın sağlığını bozacak’
Krizin yoksulluk ve toplumsal eşitsizliklerin artmasının yanı sıra kamu hizmetlerinde de zayıflamaya yol açacağına dikkat çekilen raporda, “Bu durum sağlığın diğer belirleyenleri diye sözünü ettiğimiz iş, barınma, ısınma, yeterli gıda, temiz içme suyu gibi bileşenlerde ciddi bozulmalara yol açacak ve kriz, son tahlilde halkın sağlığını bozacaktır” denildi. Krizle birlikte genel olarak ekonomide bir küçülmeye gidileceğinden, sağlık için ayrılan kaynakların da azalacağı belirtilen raporda, merkezi bütçeden sağlığa ayrılan payın 2002 seviyesinin de altına gerilemesinin beklendiği bildirildi.
Raporda, kamu ve özel kuruluşların yaşayacağı mali sıkıntı yüzünden Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) prim girdilerinin azalacağı, kriz nedeniyle yaşanacak işten atmaların da SGK’nın prim girdilerini önemli oranda düşüreceği vurgulandı. Kriz nedeniyle yoksullaşan halkın katkı payı gibi cepten ödemeleri yapmakta güçlük çekeceği belirtilen raporda, hasta insanların “tıbbi yoksulluk” yaşayacağı dile getirildi.
Sağlık kuruluşları iflas edecek
AKP Hükümeti’nin, hastane döner sermayelerinin 7 milyar YTL’ye ulaşan alacaklarını sildiği aktarılan raporda, “Hastanelerin cari, yatırım ve bakım-onarım giderlerinin, personel ek ödemelerinin döner sermayelerdeki kaynakla sağlandığı bir ortamda, döner sermayelerin ödeme güçlüğü, bir süre sonra ödeme imkansızlığına düşmesi bir bütün olarak sağlık sistemini olumsuz etkileyecektir. Eğer bu tablo içinde ‘Hastane Birlikleri Yasası’ hayata geçirilirse, kamu hastanelerinin bir kısmı iflas edecek ve kapanacaktır” denildi.
Küçük ve orta büyüklükte özel sağlık kuruluşlarının da benzer nedenlerle kapanma tehlikesi yaşayacağı kaydedilen raporda, bu durumun sağlık çalışanlarına “işsizlik” olarak yansıyacağı vurgulandı. Raporda ayrıca, krizden sağlam çıkacak büyük sermayeli sağlık kuruluşlarının ileride hastane zincirleri kurabileceği belirtildi.
Emekten yana sağlık politikaları
Özelde çalışan hekimlerin işten çıkartılması durumunda kamuda istihdam edilmesi gerektiği belirtilen raporda, iflas noktasına gelen özel sağlık işletmelerinin karşılıksız ya da pazarlık sonucunda devletleştirilmesi talep edildi.
Krizle birlikte “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın halk ve sağlık çalışanları için negatif sonuçlarının daha hızlı ortaya çıkacağına dikkat çekilen raporda şunlar ifade edildi: “Halkın ve sağlık çalışanlarının giderek artacak memnuniyetsizliği, emekten yana bir mücadelenin yükseltilmesi için uygun bir ortam hazırlayacaktır. Neoliberalizm çizgisinde kurgulanmış olan Sağlıkta Dönüşüm Programı iflas etmiştir. Kriz döneminde halkın yaşamı giderek zorlaşacakken, sağlıkta eşitsizlikleri artıran her türlü uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Şimdi Türkiye sağlık ortamını, çalışanlardan, yoksullardan, emekten yana bir hattan tekrar konuşma zamanıdır.”
(Ankara/EVRENSEL)
Krizin halk sağlığına etkileri
# Sağlık hizmeti kullanımında eşitsizlik artacak.
# İlaç fiyatlarının artması ile birlikte ilaca erişimde zorluklar yaşanacak.
# Tüm sağlık göstergelerinde kısa ya da uzun vadede bozulmalar görülecek.
# Hem fiziksel hastalıklarda, hem de depresyon, panik atak, anksiyete, madde
bağımlılığı gibi ruhsal problemlerde artış beklenmektedir.
# Çalışma sürelerinin uzaması ve ağırlaşması yeni sağlık sorunlarına yol açacak.
# Aşılama programında, aşıda dışa bağımlılık ve döviz fiyatlarındaki aşırı yükselme nedeniyle önemli aksamalar yaşanabilir.
# Özellikle tüberküloz ve diğer bulaşıcı hastalıklar artabilir.
# Prim, katkı payı, fark gibi uygulamalar sağlık hizmetine başvuru oranlarını
düşürecektir.
# Uzun dönemde beklenen yaşam süreleri kısalacaktır.