
Bilimsel sosyalizmin kurucularından birini, Friedrich Engels'i, 5 Ağustos 1895'te Lon¬dra'da yitirdik. Bütün yaşamı boyunca proletaryanın kurtuluşu için olağanüstü bir fedakarlık ve bilimsel inançla çalıştı. O’nun ölümü dünya proletaryası ve komünist hareket için yeri doldurulması büyük bir kayıptı. Ama O ardında, yoldaşı Marks’la birlikte yarattığı ve çağlar boyu da yaşayacak olan hep ışıldayarak yanacak olan değerli bir mirası, Bilimsel sosyalizmi bırakıyordu. Bugün O uluslararası proletaryanın kurtuluş bayrağında, adıyla eserleriyle yükselmekte ve emperyalist kapitalizmin korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.
Engels yoldaş Prusya Krallığı’nın Romanya eyaletinde bağlı Barmen kentinde doğdu. Bir fabrikatörün oğlu olan Engels, lise öğrenimini bitiremeden bir ticarethaneye katip olarak girmiş, çalışırken bilimsel ve politik eğitimine devam etmiştir. Engels o dönemde Alman felsefesine egemen olan Hegel düşüncelerinde etkilenmesine rağmen. O’nun idealizmini reddetmiş ve materyalist olmuştur. Doğa ve toplum olaylarının ancak maddi nedenlere dayalı olarak meydana geldiği sonucuna ulaşmıştır.
Engels, bilimsel sosyalizmin eyleme aktarılması ve bir gerçek haline gelmesini sağlayacak olan proletaryayı, İngiltere’nin sanayi merkezi olan Manchester’de tanımıştır. Bu kente, babasının hissesi bulunan bir ticaretehanede çalışmak üzere yerleşmiş ve büro çalışmalarından ziyade işçi sınıfının durumuyla ilgilenmiştir. Bütün işçi semtlerini gezmiş, onların içinde bulunduğu sefil hayatı yakından izlemiştir. İşçi sınıfıyla ilgili bütün bu belge ve kitapları incelemiş, 1845’de « İngiltere de İşçi sınıfının durumu » adlı eserini yazmıştır. Bu kitabında işçi sınıfının içinde bulunduğu durumu ona tarihi yaratacak bir eyleme ittiğini göstermiştir.
İşçi sınıfının mücadelede kendi kendisine yardım edebileceğini, başkalarını elinden kurtuluş beklemeyeceğini ortaya koymuştur. Engels’de bu şehirde, İngiliz işçi hareketinin militanlarıyla tanışmış ve tam anlamıyla bir sosyalist olmuştur.
1844’de Paris de daha önce mektuplaştığı Marks’la tanışmıştır. Bundan sonrası Marks’la Engels’in hayat ve mücadeleleri kopmaz bir şekilde bir birine bağlanmıştır. Yarattıkları eserler ortak çalışmalarının ürünü olmuştur. Lenin, « Karl Marks ve Doktrini » adlı eserinde onların beraberliğini şöyle dile getiriyor :
« Eski efsaneler dokunaklı arkadaşlık örnekleriyle doludur. Avrupa proletaryası haklı olarak ileri sürebilir ki, kendi bilimini yaratmış olan bu bilim adamının, bu iki savaşçının eskilerin efsanelerinden aktarılan en etkileyici örnekleri bile geride bırakmıştır. Engels son toplamda haklı olarak, Marks’ın önünde daima silinmiş, hep ikinci planda kalmak istemiştir. ’ Marks’ın yanında ben oldum olası yalnızca ikinci kemandım ’ Marks’a karşı, yaşadığı sürece sevgisi ve öldükten sonra saygısı sonsuzdu. Bu ciddi militanın ve katı düşünürün sevgi dolu bir yüreği vardı. »
Marks ve Engels, gizli bir alman derneği olan Komünist Liga ile temasa geçtiler ve derneğin isteğiyle, Komünist manifesto’yu yazdılar. Günümüze kadar dünya proletarya’sının ilham ve güç kaynağı olan bu eser, bütün ülkelerin işçilerini birleşmeye çağırarak sona eriyor. Marks’la birlikte Engels’in yaptığı bu çağrı işçi sınıfının temel bir şiarı olarak giderek kökleşmekte ve bugün her zamankinden daha fazla önemini hissetmektedir.
Emperyalizm aşamasına ulaşan kapitalist sistemden nihai olarak kurtulmak, dünya işçi sınıfının birleşik eylemi olmadan imkansızdır. Engels’in, ölüm yıldönümünde, bunun ne derece ciddi bir sorumluluk olduğunu, ağır yenilgi ve geri çekilme sonucu dünya işçi sınıfının birliğini geliştirmek ve pekiştirmenin önemini kavramalıyız. Bu birliği gerileten, bozan davranışlardan itina ile kaçınılmalıdır.
Engels sadece teorinin yaratılmasıyla ilgili çalışmalarla yetinmemiş, aynı zaman da, proletaryanın örgütlenmesi, mücadelesi ve taktikleriyle yakından ilgilenmiştir. O aynı zamanda işçi sınıfının savaşkan bir militanıydı.
1845’den 1847’ye kadar Engels Brüksel ve Paris’de yaşamış ve buralardaki Alman işçileri arasında pratikfaaliyetlere katılmıştır. Marks’la birlikte Köln’de çıkan Neue Rheinische Zeitung’un başına geçmiş, halkın ve özgürlüğün çıkarlarını gericilere karşı savunmuştur.1848 devrimi sonucunda gericiler duruma hakim olunca gazeteyi kapatmak zorunda kaldılar. Bu arada Engels halkın silahlı ayaklanmasına katıldı. Üç muharebe de özgürlük için çarpıştı ve isyancıların yenilgisinden sonra, önce İsviçre’ye,oradan da Londraya sığındı. 1848 devriminin deneyimlerini Almanya da karşı-devrim eserinde değerlendirdi.
1844’de Marksın girişimiyle kurulan « Uluslararası Emekçiler Derneğin » n de ( 1.Enternasyonal) Engels’de önemli rol oynadı. Ölünceye kadarda işçi sınıfının mücadelesi içinde faal olarak yer aldı.İşçi sınıfının öncü partisinin örgütlenmesine özel dikkatle eğildi.
Engels aynı zamanda ayaklanma üzerine derin araştırmalar yaptı, sokak savaşı, barikat savaşlarıyla ilgili olarak değerli sonuçlara ulaştı. Gerilla savaşı, ayaklanma sanatı üzerine makaleler yazdı.
Engels eserlerinin bir çoğunu yoldaşı Marksal birlikte hazırlamıştır. 1883’de Marks öldüğünde O’nun en önemli eseri olan Kapitalin yalnızca 1. Cildi yayınlanmıştı. Diğer ciltleri basıma hazır değildi. Marks’ın ölümüyle birlikte Engels hem işçi sınıfının öncü ve öğretmenliğini hem de Marks’la temellendirdiği bilimsel sosyalizmin teorisinin geliştirilmesini omuzlamıştır. Kapitalin 2 ve 3 ciltlerini çok yorucu çalışmalar sonucunda hazırlamış ve bastırılmış. 4. cildi sonuçlandırmaya yaşama yetmemiştir.
Aynı zamanda Engels yoldaş, işçi sınıfı hareketi açısından teorinin önemi üzerine önemle durmuştur. Teorik mücadeleye, işçi sınıfının siyasi ve ekonomik pratik mücadelesiyle eş değerde bir önem vermiştir. Engels, Lenin’in Ne Yapmalı ? eserinde aktardığı bir paragrafında konuyla ilgili olarak şunu belirtiyordu:
« Teorik meseleleri derinliğine kavramak ne ki dünya görüşünden miras kalan geleneksel liberallerin etkisinden kendilerini gittikçe kurtarmak ve sosyalizm bilim haline geldiğine göre, bir bilim gibi ele alınması gerektiğini, yani incelenmesi gerektiğini akılda tutmak özellikle önderlerin görevi olacaktır »
Özellikle ülkemiz devriminin temel sorunlarında teorik derinliğin geliştirilmesi ve teorik alan da çarpıtma ve oportünist yaklaşımlara karşı inatla ve ısrarla ideolojik mücadelenin daha bir önem kazandığı koşullarda, teorik çalışma daha bir önem kazanmaktadır.
Hiç bir sapmayı ve çarpıtmayı küçümsemeden ve ciddiyetle gerçeği aramak ve yanlışlara karşı etmekten, savsaklanması gereken önemli bir görevimizdir. Engels’in bu konudaki çalışmaları bizim bu yöndeki görevlerimizi bir kez daha hatırlatmalıdır. Engels hayatının en az 10 yılını çeşitli konulardaki sapmaları mahkum etmeye harcamıştır. Anti-Duhring adlı eseri bunun en güzel örneğidir.
Engels, Doğa ve Toplumun diyalektik gelişimini, « Ailenin Özel Mülkiyetin, Devletin Kökeni ve Doğanın Diyalektiği « vb. eserlerinde çarpıcı biçimde ortaya koymuştur.
Yaşamı ve mücadelesi Marks’tan ayırt edilmeyen F. Engels’i anarken sözümüzü söyle bağlayalım :
« Marks’la Engelsin işçi sınıfına yaptıkları hizmeti birkaç sözcükle özetlemek gerekirse denilebilinir ki, Onlar işçi sınıfına kendi kendisini tanımasını, kendi bilincine varmasını öğretmişler ve hayallerin yerine bilimi getirmişlerdir. » (Lenin )
Sosyalizmin, bugünkü sosyalizmin oluşunu, büyük ölçüde bu alçak gönüllü ve yüce düşünürü, eylem adamına borçludur; Zira denebilir ki, bilimsel sosyalizmin, ekonomi politiğin o amansız eleştirisini, toplumsal olayların o güçlü tahlilini, insanlığın tarihsel seyrinin olağanüstü kavranışını, gerçek toplumsal bilimin temellerini atmış olan ve tarihi olsun, felsefi olsun yenileyen ya da yenileyecek olan o felsefi kavrayışı, özverili dostu, değerli şahane arkadaşı ve sadık yorumcusu olduğu Marks kadar; ona da borçluyuz.
Ölümünün 114. yıldönümünde, bi¬limsel sosyalizmin önderlerinden, büyük komünist Friedrich Engels'i saygıyla anarken , önümüze çıkan devrimin zorlu görevlerini çözmede her zaman bize ışık ve rehber olacaktır.