14 Ekim 2009 Çarşamba

Dink davası tetikçilere kilitlendi


Hrant Dink davasının 11. duruşması bugün görüldü. Avukatlar, Ergenekon iddianamesinde azınlıklara yönelik faaliyetleri içeren tüm belgelerin dava dosyasına girmesini talep etti. Hrant için adalet nöbetçileri ise duruşma boyunca adliye önündeydi.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden yaklaşık 3 yıl geçti. Cinayetten 6 ay sonra açılan dava ise Hrant Dink'i öldüren kontrgerilla örgütlerine dokunulmaması, davanın sadece tetikçilere kilitlenmesi, “derin” iradelerin gerçeği karartmasıyla sürüyor. Duruşmalarda sanıkların tutumları, avukatlara ve Dink ailesine saldırıları, bunun karşısında mahkemenin yanlı tutumu, sanıkları koruyan ve kollayan “babacan” tavırları ve müdahil avukatların yargılama sürecini önemli derecede etkileyecek taleplerini kabul etmemesi tek bir gerçeği işaret ediyor: Adalet için daha fazla mücadele.

Dink cinayeti davasına bugün devam edildi. Beşiktaş'taki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 11. duruşmaya tutuklu sanıklar Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ahmet İskender ve Ersin Yolcu katıldı. 15 tutuklu sanık gelmediği için bugün dinlenmesi beklenen gizli tanık dinlenemedi.

Gözünü seveyim Erhan

Dava dosyasına gelen evrakların okunmasıyla başlayan duruşmada, Ergenekoncu Sevgi Erenerol'un Genelkurmay Başkanlığı'nda verdiği “misyonerlik faaliyetleri” başlıklı brifingin dökümlerinin mahkemeye ulaştığı belirtildi. Niğde'de tutuklu Bayram Çağlar isimli bir kişinin, Ergenekon Savcısı Zekariya Öz'e gönderdiği ve Dink cinayeti ile ilgili elinde önemli görüntü ve ses kaydı olduğunu belirttiği mektup da dava dosyasına girdi, Çağlar'ın ifadesinde “İstanbul'a götürülürsem sadece savcı Öz'e ifade veririm” dediği belirtildi. Ardından müdahil avukatlar söz aldı. Polis muhbiri sanık Erhan Tuncel, avukatların sorularını yanıtlamayınca tartışma yaşandı. Mahkeme Başkanı Erhan Canak'ın bu tartışma karşısındaki tutumu ise “Gözünü seveyim Erhan, o senin büyüğün” şeklinde oldu.

Mahkeme Başkanı, Erhan Tuncel'e de oturuş şeklini beğenmediği için “Yavrum, bu şekilde yaslanma” diye uyarıda bulundu.

Müdahil avukatlardan Hakan Karadağ, tanık polis memuru Ahmet Kurt'un ifadesinde, "Orhan Pamuk'a saldırı olacağı"na dair bilgileri istihbarat birimlerine ilettiğini söylediğini hatırlattı. Trabzon Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığından, Orhan Pamuk'a saldırı eylemine ilişkin ne tür ihbarlar geldiği ve ne tür çalışmaların yapıldığı, Orhan Pamuk'a yönelik eylem ile Yasin Hayal'in bir irtibatının olup olmadığına dair yapılan çalışmaların gönderilmesini talep etti.

Kapsamlı psikolojik savaş yürütülüyor

Duruşmada söz alan müdahil avukatlardan Fethiye Çetin, Hrant Dink cinayetiyle Ergenekon bağlantısına işaret etti. Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir dizi olarak düzenlenen ve Ergenekoncu Sevgi Erenerol'un brifing verdiği “Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri” konulu seminerleri hatırlattı. Bu seminerlerde, Türkiye'deki azınlıkların, Hristiyanlar, Kürtler, Aleviler ve Ermenilerin hedef gösterildiğini söyledi. Trabzon'da rahip Santoro cinayeti, Mardin'de Süryani rahibin kaçırılması, Malatya'da Zirve Yayınevi katliamı, İzmir'de bir rahibin bıçaklanması ve Hrant Dink cinayetine dikkat çekerek, tüm bunların kapsamlı bir psikolojik savaş olduğunu vurguladı. Avukat Çetin, Ergenekon iddianamelerinde yer alan, azınlıklara yönelik eylem ve faaliyetleri içeren bütün bilgi, belge ve dökümlerin mahkemeye gönderilmesini talep etti.

Çetin'in ardından, avukatlardan İsmail Cem Halavurt, benzer şekilde, Malatya'daki Zirve Yayınevi katliamı davasında da öğretim üyesi Ruhi Abat'ın kentteki jandarmayla sıkı ilişkiler geliştirdiğini, misyonerleri hedef alan çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Malatya'daki davanın dosyasının getirtilmesini istedi.

Avukatlar ayrıca, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın, istenen belgeleri göndermediği ya da yanıltıcı belgeler gönderdiğini belirterek, kurum hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

Samast: Düğüne değil adam öldürmeye gidiyorum

Hrant Dink'in öldürülmesinde kullanılan silah, bugünkü duruşmada mahkeme salonuna getirildi. Tabanca, tek tek sanıklara gösterilerek, bu olayda kullanıp kullanmadıkları soruldu. Tetikçi Ogün Samast, kendisine tabanca gösterilince, "Düğüne değil, adam öldürmeye gidiyordum. Ne bileyim" dedi. Samast, silahı hatırlamadığını, Yasin Hayal'in silahı hazırlayıp berber dükkanında beline koyduğunu söyledi.

Yasin Hayal ise tabanca için “Yüzde yüz onaylıyorum. O silah bu silah” ifadesini kullandı. Bu sözler üzerine dinleyici kısmında oturan avukatlar “Dalga geçiyorlar” dedi, Yasin Hayal ise sanık bankının üzerine çıkarak elindeki su şişesini fırlatacakmış gibi havaya kaldırdı. Jandarmalar müdahale etti.

Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı 8 Şubat 2010 tarihine erteledi.

Bu arada, bugünkü duruşmaya Paris ve Brüksel Barolarından avukatlar gözlemci olarak katıldı. Duruşmaya verilen arada açıklama yapan avukatlar, davanın uzamaması gerektiğini belirtti, cinayetin arkasındaki güçlerin açığa çıkarılmasını istedi. Baroların aldığı karar gereğince 2010 yılında da davayı takip edeceklerini kaydetti.

Hrant İçin Adalet nöbetçileri de duruşma boyunca adliye önünde bekledi.

Mahkemeye duruşma öncesi dilekçe

Hrant Dink'in ailesi, avukatları aracılığıyla duruşma öncesi, mahkemeye dilekçe sundu. Dilekçede, “Gerçek, çok güçlü ve çok derin bir irade tarafından karartılmakta. Dava, sadece tetiğin çekildiği ana ve örgütlü yapının sadece tetikçilerden oluşan ayağına kilitlendi” denildi.

Dilekçede savcı ve mahkeme heyeti eleştirildi. Savcı için, “Duruşmalar boyunca sessiz ve edilgen olan savcı, ancak taleplerimizle ilgili söz almakta ve ne yazık ki tek işlevi buymuşçasına taleplerimizin reddi doğrultusunda görüş bildirmektedir. Bu tavrıyla gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda gayret gösterdiği söylenemez” denildi. Mahkeme heyetinin ise yargılamanın gidişatını önemli derece etkileyecek taleplerini kabul etmediği vurgulandı. Mahkemenin kamu kurumlarından istediği taleplere verilen yanıtlar konusunda ise “talepler karşılanmamakta, tatmin edici cevaplar verilmemekte hatta kimi görevliler kendilerini adeta mahkemenin üstünde görerek yargılama konusu hakkında görüş bildirmeye kalkışmaktadırlar. Muhakemeye saygısızlık ettikleri gibi görevlerini suistimal etmektedirler” denildi.

Gerçek derin irade tarafından karartılıyor

Dilekçede şu ifadeler yer aldı: “Gelinen aşamada, gerçeğin, çok güçlü ve çok derin bir irade tarafından karartıldığını ve bu iradenin yargılamanın sınırlarını da belirlediğini söylemek hiç de yanlış bir ifade olmayacak.

Hrant Dink'i İstanbul Valiliği'nde tehdit eden güvenlik görevlilerinin kimlikleri ısrarla istenmesine rağmen mahkemece sorulmadı. Bu taleplerin reddi, davayı, 2004 yılından başlayan eylemler bütününden sadece tetiğin çekildiği ana ve örgütlü yapının sadece tetikçilerden oluşan ayağına kilitledi.

Fırsatları değerlendirmek, geçmişin yükünden kurtulmak ve geleceğimizi kurmak elimizde. Tarih, bizi, eylemlerimiz ve seçimlerimizle yargılayacak. Takdir mahkemenizindir.”